Pakistan, Ya Da Türkiye’nin İzdüşümü

Paylaş

Pakistan,  dokuları enteresan bir şekilde Türkiye ile benzerlik arzeden ve adeta Türkiye’nin ekseninde seyreden bir ülke. Diğer bir deyişle Türkiye’nin adeta bir izdüşümü. Türk Parlamentosu, darbe yasalarından kurtulmak, parlamento ve halk iradesinin gücünü muhkemleştirmek adına uykusuz geceler geçirirken, uzaklarda Pakistan Parlamentosu’nun duvarlarına da benzer bir uykusuzluk çökmüş durumda. İslamabad Parlamentosu, Türkiye’de olduğu gibi ülkede uzun süredir tartışılan darbe yasalarından kurtulmak ve cumhurbaşkanının yetki sınırlarını daraltarak parlamentonun gücünü artırmayı öngören anayasa değişikliğini, Cumhurbaşkanı Zerdari’nin onayıyla hayata geçirdi

Bu yasa değişikliği ile birlikte Pakistan,  (yine Türkiye’den alınmış bir model olsa gerek)  Generallerin her on yılda bir gelenek haline getirdikleri darbelerle akamete uğrattıkları 1973 sivil anayasasını tekrar güçlendirmiş oluyor.  Türkiye ve Pakistan’ın aynı günlerde, aynı konu üzerinde darbe anayasalarıyla hesaplaşıyor olması, ezelden beridir benzerlik arzeden Pak–Türk siyasi kaderinin enteresan bir tecellisi.

Bu benzerliklerin bir tesadüften ibaret olduğunu düşünmek mümkün değil. Her iki ülkenin de siyasi kaderi sanki bir teknede yoğruluyor…Geçtiğimiz dönemlerde yaşanan Pakistan Anayasa Mahkemesi’nin Pakistan’ın siyasi yapısına müdahalesi, siyasallaşmış hukuk sistemi, lider eksenli siyasi partiler, Pakistan Silahlı Kuvvetleri’nin Pakistan siyaseti üzerindeki derin etkileri tümüyle Türkiye’nin birer izdüşümü. Dilerseniz bu benzerliği çarpıcı bir hatıramla biraz daha somutlaştıralım. Pakistan Karaçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Lisans eğitimimi yaptığım günlerdi. Bir gün bölüm başkanımız beni odasına çağırarak, Türkiye’de Milli Güvenlik Kurulu (MGK) adında bir yapının bulunduğunu, bu yapının Türk Siyasi Hayatı’nda nasıl bir fonksiyon icra ettiğini sordu.  MGK’nın cumhurbaşkanı başkanlığında hükümet ve askerlerin rutin bir şekilde toplanmasıyla ülkenin iç ve dış güvenlik meselelerinin ele alındığı bir platform olduğunu ve ülkenin siyasal yaşamı üzerinde askerleri söz sahibi kılan bir özelliğinin de bulunduğunu ifade ettim. Bölüm başkanımıza bu soruyu neden yönelttiğini sorduğumda; “Pakistan Silahlı Kuvvetleri’nin aynı yapıyı Pakistan’da oluşturmaya yönelik çabaları var” şeklinde bir cevap almıştım. Nitekim 2004 Nisanı’nda General Müşerref Pakistan Milli Güvenlik Kurulu’na bugünkü şeklini verdi.  Ancak askeri müdahaleler, Pakistan’ın kronikleşmiş siyasi, ekonomik ve sosyal sorunları için asla bir çözüm olmadı.

Zerdari Gücünü Neden Devretti?

Pakistan’da “18. Anayasal Değişiklik Paketi” olarak adlandıran ve 1973 yılının sivil anayasasını yeniden aktif hale getiren değişiklik kuşkusuz Pakistan’ın demokratikleşmesi, siyasi istikrarın sağlanması, askerlerin darbelerle getirdikleri olağanüstü hal şartlarının ortadan kaldırılması açısından son derece müspet adımlar. Umulur ki Türkiye de, Pakistan çevikliğiyle ülkeyi herkes için yaşanabilir bir coğrafya haline getirebilecek ve üzerinde maksimum düzeyde konsensüs sağlanmış sivil bir anayasaya kavuşur.

Cumhurbaşkanı Zerdari’nin 21 Nisan’da attığı imzayla yürürlüğe giren anayasa değişikliği, devlet başkanlığının yürütmeyle ilgili geniş yetkilerini kaldırarak, cumhurbaşkanlığını nerdeyse sembolik bir makam haline getirmiş durumda. Söz konusu değişiklik cumhurbaşkanının hükümeti görevden alma, parlamentoyu feshetme, yüksek yargı üyelerini ve genel kurmay başkanını atama yetkilerini başbakan ve parlamentoya devrediyor. Burada akla gelen ilk soru Asıf Ali Zerdari gibi ihtiraslı bir devlet başkanının nasıl olup da elindeki bu güç ve yetkileri parlamento ve başbakana devrettiği sorusudur. Gönül isterdi ki Zerdari, son derece önemli olan bu demokratikleşme ve sivilleşme adımlarını başta güvenlik olmak üzere, siyasi, ekonomik ve kalkınma anlamında istikrarlı bir Pakistan yaratmak adına atmış olsun. Ancak kimileri için bu adımlar her ne kadar Zerdari tarafından Pakistan’ın geleceğine yönelik atılmış yürekli demokrasi ve sivilleşme adımları gibi görülse de asıl niyetin bu olmadığını vurgulamak gerekiyor. Enteresan bir şekilde Zerdari’nin siyasi ikbal planları ile Pakistan’ın menfaatleri paralel bir seyir yakalamış durumda. Yani söz konusu anayasa değişikliği aslında Zerdari’nin kendi siyasi geleceğini garanti altına almaya yarayan önemli adımlar.

Zerdari’nin elindeki bu yetkileri Başbakan ve parlamentoya bu denli cömertçe devretmesinin birinci nedeni iktidarda, eş-başkanlığını oğlu Bilavel Bhutto ile birlikte kendisinin yürüttüğü Pakistan Halk Partisi’nin (PPP) ve kendi güdümünde bir başbakanın bulunmasıdır. Söz konusu yetkilerin başbakan ve parlamentoya PPP iktidarında devredilmesi, PPP gibi köklü bir partiyi daha da güçlendirmekte ve birkaç dönem daha PPP’nin iktidar şansını artırmaktadır. Diğer bir deyişle Zerdari, siyasi yaşamının ilerleyen döneminde taşınmayı planladığı başbakanlık makamını güçlendirmektedir.

Zerdari’nin cömert yetki devrenin ikinci hedefi ise kendisi için mevcut konjonktürde geniş bir siyasi güvenlik zonu oluşturmaktır. Yetki devri parlamentoyu olduğu kadar, darbelerden muzdarip ana muhalefet lideri Nevaz Şerif’i ve diğer muhalefet partilerini de rahatlatmıştır. Dolayısıyla Zerdari parlamentoyu, muhalefeti ve sivil çevreleri rahatlatarak aslında kendi siyasal geleceği için müemmen bir siyasi güvenlik alanı oluşturmaktadır.

Anayasa Değişikliği Zerdari İçin Bir Tampon Bölge

18. Anayasa değişikliği adımıyla Zerdari’nin belki de en önemli hedefi, her an korkusunu yaşadığı, kabuslarını gördüğü askeri darbelere karşı bir tampon bölge oluşturma niyetidir. İhtiraslı lider, devlet başkanlığı yetkilerini Pakistanlı Generallerin uğrak yeri olan cumhurbaşkanlığından başbakanlığa ve parlamentoya transfer ederek cumhurbaşkanlığını sembolik bir makam haline getirmiş ve yetkileri geleceğini planladığı başbakanlığa taşımıştır. Belki şu günlerde değil ama ilerleyen dönemlerde kendini hazır, Pakistan siyasi konjonktürünü ise uygun bulduğu anda Zerdari’nin başkanlık sistemini gündeme getirmesi sürpriz olmayacaktır. Ne de olsa model aldıkları Türkiye’de de bu konu tartışmaya açılmıştır.

Sivilleşme ve demokratikleşme sloganları altında yapılan anayasa değişikliğin bir diğer hedefi ise dünya kamuoyunda muteber bir lider olarak algılanmayan Zerdari’nin uluslararası topluma vermiş olduğu demokratik, sivil ve vatansever bir lider mesajıdır. Öyle ince kurgulanmış bir plan ki, bir yandan siyasi geleceğinizi güçlendiriyor ve müemmen hale getiriyorsunuz tüm bunları yaparken de hem Pakistan içinde hem de dünya kamuoyu nazarında demokratik değerlere sahip, ülkesini sivilleştiren, diktatörlükleri Hint Okyanusu’nun derinliklerine gömen özgürlükçü bir lider imajı yaratıyorsunuz.

Anayasa Değişikliği Darbelere Bir Darbe Mi?

Pakistan’da Zerdari’nin şark kurnazlığı ile gerçekleştirilen anayasa değişikliği paketi Pakistan’ı siyasi geleceğinde askeri darbeleri karşı ne ölçüde koruyabilecek? Bir kere dünyanın neresinde olursa olsun, ne denli etkin anti darbe yasaları çıkarırsanız çıkarın askerlerin eğitim sistemlerini sivilleştirmediğiniz ve generalleri, yaşadıkları toplumdan ve toplumun gerçeklerinden soyutlayan askeri gettolardan çıkarıp toplumla bütünleştirmediğiniz sürece, darbe risklerinden beri olmanız mümkün olmayacaktır.

Buna ilaveten Pakistan’ın birinci derecede sorunu olan güvelik sorununa çözüm bulmadığınız, ülkede kronikleşmiş yolsuzlukları ortadan kaldırmadığınız sürece, yine siyasi liderler ülke menfaatlerini şahsi menfaatlerinin üzerinde tutmadıkları ve feodal yapıyı ortadan kaldırmadıkları sürece darbe riski ortadan kalkmayacak ve diri kalmaya devam edecektir.

Sosyal adaletsizlik Pakistan halkını çoğu kere askeri darbeleri ister ve destekler noktaya getirmektedir. Nitekim zaman zaman konuştuğum birçok Pakistanlı, Zerdari döneminin General Müşerref döneminden asla daha iyi olmadığını söyleyecek kadar umutsuzlar. Şurası unutulmamalıdır ki, Pakistan’da darbeyi davet eden anayasal boşluklar değil askeri zihniyet ve sosyal adaletsizliklerdir.
Her şeye rağmen, Zerdari’nin şahsi siyasi ikbalini güvence altına almaya yönelik adımlar içeriyor olsa da Pakistan’daki anayasa değişikliği uzun vadede Pakistan’ın menfaatlerinedir. Pakistan’ın şansı Zerdari’nin menfaatleriyle ülke menfaatlerinin örtüşmüş olmasıdır.
Bu durum bana Pakistan’da bulunduğum yıllarda ülkedeki derin yolsuzluklara, yoğun cehalete ve ağır feodal sisteme rağmen Pakistan’ın nasıl hayatta kalabildiğini sorduğumda aldığım güzel bir cevabı hatırlattı. “Khuda Chelare” Yani “Allah yürütüyor”.

Pakistan Pak niyetlerle kurulmuş bir ülke…Her halükarda payidar kalmaya da devam edecektir.

Ali ŞAHİN
Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Başkanı
22 Nisan 2010

İlgili İçerikler

Son Yazılar