Pakistan’ın Meçhule Yürüyüşü

Paylaş

Karaçi Quaid-e-Azam Havaalanı’ndan dışarı adım attığınızda sımsıcak bir hava karşılar sizi. Pakistan halkının sıcaklığının sizi kucakladığını hissedersiniz adeta. Havaalanından kent merkezine varıncaya kadar Pakistan’ın rengârenk etnik, dini, kültürel, siyasi mozaiğini hayretle izler ve bir karmaşa kültürünün içinde bulursunuz kendinizi. Bu karmaşa, yaşamın her evresinde hissettirir kendini. Özellikle de siyasi yaşamda…

25 Şubat’ta Pakistan Anayasa Mahkemesi’nin Şerif kardeşler için almış olduğu siyasi yasak kararı, Pakistan’da yeni ve derin bir siyasi kargaşanın fitilini ateşlemiş gibi görünüyor. Pakistan Anayasa Mahkemesi, Pakistan’ın siyasi güçleri için “Bone of Contention*” durumunda. Siyasi geleceği güven altına almak için Anayasa Mahkemesi’ni nüfuz altına almak şart. Bu güç savaşı, “Uzun Yürüyüş” eylemiyle, Cumhurbaşkanı Zerdari karşıtı muhalefeti, yargı çevrelerini ve sivil toplum örgütlerini birleştirmiş durumda. Müşerref tarafından 2007 yılında görevden alınan Anayasa Mahkemesi Başkanı ve yargıçların göreve iadesini sağlamak için başlatılan bu protesto eylemi, hükümet tarafından ülkenin güvenliğine yönelik bir terör eylemi olarak niteleniyor. Bu nedenle şu ana kadar eyleme katılan çok sayıda Zerdari karşıtı tutuklanmış durumda. İlerleyen günlerde daha da derinleşecek gibi görünen bu siyasi buhranı ve güç savaşlarını anlamak için biraz geriye gitmek gerekiyor.

Pakistan Zerdari’nin İhtirasına Teslim

Hatırlanacağı üzere 2007 yılında General Müşerref’i Cumhurbaşkanlığına götüren seçimler Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış ve Seçimi geçersiz saymaya hazırlanan Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyeleri Cumhurbaşkanı Müşerref tarafından görevlerinden azledilmişti. Bu gelişmenin ve Benazir suikastının ardından 18 Şubat 2008 tarihinde yapılan genel seçimlerde Zerdari liderliğindeki Pakistan Halk Partisi (PPP) 1. Olurken, Nevaz Şerif Liderliğindeki Pakistan Müslümanlar Birliği (PML-N) 2. oldu. Seçimlerin ardından hakkındaki yolsuzluk davaları nedeniyle aday olamayan Zerdari, seçimlerden ikinci parti olarak çıkan PML-N’nin yine siyasi yasaklı lideri Nevaz Şerif’le koalisyon görüşmelerine başladı. 9 Mart tarihinde her iki lider koalisyon hükümetinin temelini teşkil eden ‘Murree Deklerasyonu’na imza koydular. Siyasi geleceğinin önündeki engelleri kaldırmayı hedefleyen Nevaz Şerif, Müşerref tarafından görevden alınan Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerinin göreve iadesi şartıyla başbakanlığı PPP’ye bıraktı. Ancak Zerdari, bu sözü yerine getirmedi ve anlaşmayı ihlal etti.

Şerif, 7 Ağustos tarihinde Zerdari ile ikinci bir mutabakat imzaladı. Bu mutabakat, Anayasa Mahkeme Başkanı ve yargıçlarının 11 Ağustos 2008 tarihine kadar göreve iadeleri ile birlikte Müşerref’ten sonra boşalacak cumhurbaşkanlığının ne şekilde seçileceğini de hükme bağlıyordu. Buna göre, eğer cumhurbaşkanının parlamentoyu feshetme yetkisi kaldırılacak olursa her parti kendi adayını gösterme hakkını sahip olacaktı. Aksi durumda PPP ve PML-N tarafından kamuoyunun güvenini kazanmış, partiler üstü bağımsız bir aday cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilecekti. Zerdari, bu anlaşmayı da ihlal etti. Eşinin mirası olan PPP tarafından siyasi yasağı kaldırılarak Müşerref’ten boşalan cumhurbaşkanlığına aday gösterildi ve cumhurbaşkanı seçildi. Bu gelişmeler üzerine hükümetin diğer kanadını oluşturan Nevaz Şerif hükümetten ayrılarak muhalefete başladı.

Pakistan Sivil Bir Diktatörlüğe Kayıyor

Tüm bu gelişmelerin ardından Zerdari, Müşerref tarafından azledilen Anayasa Mahkemesi Başkanı ve yargıçların yerine, PPP’ye ve kendisine yakın üyeleri atayarak, tabiri caizse sivil bir diktatörlüğün adımlarını attı. Zerdari’nin güdümüne giren Anayasa Mahkemesi, seçim komisyonu tarafından siyasi yasağı kaldırılan Nevaz Şerif’e siyasi yasak getirirken, Pencap seçimlerini geçersiz sayarak, Pencap Eyalet Başkanı seçilmiş olan kardeşi Şahbaz Şerif’i de siyasi arenanın dışına itti.

Tüm bu anti demokratik adımlarla Zerdari, bir yandan yürüttüğü Cumhurbaşkanlığı, diğer yandan nüfuzu altındaki PPP Hükümeti ve kontrol altına aldığı Anayasa Mahkemesi ile Pakistan’da ordu dışındaki tüm güçleri eline geçirmiş oldu. Enteresandır, 2007 yılında General Müşerref hem genelkurmay başkanlığı hem de cumhurbaşkanlığı görevlerini birlikte yürütmek ve Anayasa Mahkemesi’ni kontrol altına almak istediği gerekçesiyle diktatör olarak nitelenmiş ve istifaya zorlanmıştı. Aradan henüz 1 yıl geçmeden Cumhurbaşkanı Zerdari’nin benzer anti demokratik teşebbüslerle hem cumhurbaşkanlığını, hem hükümeti hem de Anayasa Mahkemesi’ni kontrol altına almış olması, Pakistan’da adeta sivil bir diktatörlük yaratmış durumda. Anayasa Mahkemesi gibi bir kurumun siyasi iradenin kontrolüne girmiş ve yargı bağımsızlığının ortadan kalmış olması karmaşayı daha da derinleştirirken Pakistan’ın geleceği içinde kaygı uyandırıyor.

Pakistan Ordusu’nun Müdahalesi Sürpriz Olmaz

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Anayasa Mahkemesi üzerinden yürütülen güç savaşları, Pakistan’ı siyasi anlamda 3 ayrı guruba bölmüş durumda. Bunlardan birinci gurubu Cumhurbaşkanı Zerdari’nin komutasındaki Cumhurbaşkanlığı, PPP Hükümeti ve Anayasa Mahkemesi oluştururken 2. gurubu Nevaz Şerif önderliğinde tanımlayabileceğimiz muhalefet partileri, avukatlar başta olmak üzere yargı mensupları ve sivil toplum örgütleri oluşturuyor. 3. Gurup ise tüm bu gelişmeleri yakından izleyen belki de Pakistan’ın en güçlü erkini oluşturan Pakistan Ordusu.

Siyasi krizin bu şekilde devam etmesi durumunda Pakistan’da olabilecekleri tahmin etmek güç değil. “Uzun Yürüyüş”ün ilk gününde yüzlerce avukat, siyasi parti bölge liderleri ve sivil toplum önderleri gözaltına alınarak tutuklanmış durumda. Bazı özel TV kanallarının bölgesel yayını hükümet tarafından engellenirken, başkent İslamabad’da GSM firmalarının SMS ağlarına da yasak getirilmiş durumda. Başta Nevaz Şerif olmak üzere muhalefet liderleri için ev hapsi kararı alınmış olsa da siyasi kriz güvenlik güçlerinin kontrolünden çıkmış gibi görünüyor. Kriz özellikle Penjap eyaletinde Şerif ve Zerdari taraftarları arasında bir çatışmaya dönüşecek olursa General Keyani’nin duruma müdahale etmesi kaçınılmaz hal alacaktır. Pakistan Ordusu siyasi krizleri ve yolsuzlukları gerekçe göstererek bundan önce 4 kez darbe girişiminde bulunmuş darbe deneyimleri olan bir ordu. Siyasi krizin derinleşmesi sadece ordu çevresinde değil Pakistan halkında da böyle bir beklenti yaratacaktır.

Krizin Anahtarı Başbakan Gilani’nin Elinde

Pakistan’ın içine düştüğü bu siyasi buhrandan sıyrılabilmesi için önündeki tek şans Başbakan Yusuf Gilani gibi görünüyor. Muhalefet partileri her ne kadar PPP Hükümeti’nin Başbakanı da olsa, Gilani’ye karşı güven duymaktalar. Bu yönde Nevaz Şerif’in olumlu açıklamaları var. Gilani, yaşanan bu krizin demokrasi kuralları içerisinde çözümü için bir arabulucu rolü üstlenebilir. Yalnız, böyle bir durumda Yusuf Gilani’nin bir seçim yapması gerekecektir. Arabuluculuk rolü her bakımdan ihtiraslı bir lider olan Zerdari tarafından kendisine ihanet olarak algılanacaktır.

Ancak diğer yandan Yusuf Gilani böyle bir adımla bir yandan derinleşmekte olan krizin aşılmasını sağlayarak gerek muhalefetin gerekse Pakistan halkının güvenini kazanacaktır ki Liderlik sorunu yaşayan Pakistan’ın geleceği için de ümit olacaktır. Bu durumda Başbakan Gilani ya Zerdari’nin gölgesinde iktidarsız bir lider olarak kalacak ya da Pakistan’ın siyasi geleceği için yeni bir demokrasi umudu yeşertecektir. 2. Tercih hem Pakistan’ın hem de Gilani’nin yolunu açacak bir tercih olacaktır.

Yaşanan siyasi krizin dikkat çeken diğer bir yanı ise ABD’nin gelişmeleri Obama’nın Pakistan Özel Temsilcisi Holbrooke vasıtasıyla sessiz bir şekilde izlemesi. Holbrooke Zerdari ile sürekli bir telefon trafiği içerisinde. ABD’nin Pakistan ve bölgedeki çıkarları için en uygun lider vasfındaki Zerdari şimdilik ABD’nin desteğini almaya devam ediyor.

Pakistan’ın bugün itibariyle karşı karşıya kaldığı başta güvenlik ve terör olmak üzere, etnik, ekonomik, mezhep sorunlarının altında liderlik sorunu ve siyasi istikrarsızlık yatmaktadır. Yargının bağımsız bir yapıya kavuşamayışı, kurumların demokratikleşme sürecinde yaşadıkları sıkıntı, karmaşık etnik ve mezhep yapısı, halen devam eden feodal düzen, %30’larda seyreden okuryazarlık oranı, jeopolitik konum ve sahip olduğu nükleer silahlar Pakistan’ın yaşadığı siyasi istikrasızlıkta önemli etkenler.

Özetle Pakistan’ın meçhule doğru uzun yürüyüşü devam ediyor…

* Köpekler arasında paylaşamadıkları için kavgaya neden olan kemik. Türkçede pek karşılığı olmayan politik bir tabir.

Ali ŞAHİN
Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Başkanı
13.03.2009

İlgili İçerikler

Son Yazılar