İran Kutsal Orduların Hedefinde

Paylaş

Belucistan, İran’ın Güney Doğusu, Pakistan’ın ise Güney Batısında, yarısı Pakistan yarısı da İran sınırları içersinde kalan, Güney’de ise Hint Okyanusu (Arap Denizi) ile çevrili bir bölge.  Nerdeyse tamamı Taftan Çölü ile kaplı olması hasebiyle Belucistan’da, nüfus yoğunluğu oldukça seyrektir.  Pakistan sınırları içerisindeki  Belucistan, alan olarak Pakistan’ın nerdeyse yarıya yakınını oluştururken, ülke nüfusunun sadece %3’ünü barındırır. Bölge’nin kontrolü ve denetimi oldukça zordur.  İran’ın Belucistan bölgesinde bulunan sınır kenti Zahedan’dan Pakistan’a gitmek istediğinizde, çöle dayanıklı araçlar kiralayarak buradan yaklaşık bir günlük uzaklıktaki Pakistan’ın en yakın kenti olan Quetta kentine geçebilirsiniz.  Uzayıp giden ve insana asla bitmeyecekmiş gibi gelen Taftan Çölü’nün kum yollarında ilerlerken, zaman zaman rastladığımız simsiyah kayalık dağlar ürperti verirdi.  Pakistan’ın Karaçi Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarımda, tatillerde Türkiye’ye gelmek ve geri dönmek için kullandığım bu bölge, tekin değildi. Ben hiç rastlamadım ama, Belucistan’ın Pakistan sınırları içinde kalan bölümünde yol kesen ve insanları soyan, kimisini öldüren eşkıyaların olduğu söylenirdi ve gazetelerde bunları zaman zaman okurduk.

Belucistan’da ki Hareketlilik Hayra Alamet Değil

Görünen o ki,  o günden bugüne, Belucistan’daki haramiler yerlerini artık terör örgütlerine bırakmış. Bölgenin, Pakistan devletinin otoritesinden uzak, tampon niteliğinde bölge olması ve doğal şartların güçlüğü bölgede farklı yapılanmalara zemin hazırlamış durumda.  Bölgede bir süredir büyük hareketlilik var. Önce yıllardır pasif ve uyuyan bir hücre konumunda olan Cundullah terör örgütünün İran’ı yıpratmak için aktif duruma geçirildiğini gördük. Ardından ABD’nin Irak’tan çekilen ve Afganistan’a gönderilen askeri birlikleri, uyuşturucu trafiğiyle mücadele bahanesiyle Afganistan’ın hem İran hem de Pakistan sınırıyla bütünleştiği Belucistan bölgesine yakın sınır noktalarına yerleştirildi. Son birkaç aydan bu yana Pakistan’dan gelen haberler, Belucistan’a Arap Denizi üzerinden çok sayıda Hummer aracı ve Amerikan deniz piyadelerinin geçiş yaptığı yönünde. Belucistan merkezli gelişen tüm bu hareketlilik, İran açısından hayra alamet değildi.

GASAM olarak, Afganistan ve Pakistan’a ilişkin hazırladığımız hemen hemen tüm analizlerde, ABD ve küresel güçlerin Afganistan’da bulunuş nedenleri arasında “İran’ın arkadan da kuşatılarak çembere alınması ve istikrarsızlaştırılması” hedefine vurgu yapmıştık. İlk olarak İran’ın Pakistan sınırına yakın Zahedan kentinde bir mescide düzenlenen intihar saldırısı, ardından basında pek fazla yer almasa da Humeyni’nin mezarına bir tören esnasında düzenlenen başarısız intihar saldırısı girişimi, İran Hava Yolları’na ait bir uçağın tuvaletine yerleştirilen ve son anda fark edilen bombalama eylemi ve son olarak İran seçimlerinde yaşanan siyasi kaos bu yöndeki tezlerimizi teyit eden somut göstergeler oldu.  18 Ekim Pazar günü Devrim Muhafızlarını hedef alan saldırı ise İran için çanların çalmaya başladığını ve Kutsal Orduların İran operasyonunda yeni ve daha güçlü bir  aşamaya geçtiklerini gösteriyor.

İran, Arkadan Kuşatılıyor

Bu analiz kaleme alınırken, Devrim Muhafızlarına yönelik  saldırı henüz kimse tarafından üstlenilmemişti. Ancak, saldırının Cundullah örgütü tarafından gerçekleştirilmiş olması nerdeyse kesin gibi. Cundullah, İran’da yaşayan sünni müslümanların güya haklarını savunmak için kurulmuş Sünni bir terör örgütü olup, Pakistan’ın devletinin otoritesinden yoksun Belucistan bölgesinde konuşlanmış bulunuyor. 1000-2000 arasında silahlı militanı olduğu sanılan örgüt, hem İran’ı hem de Pakistan içerisindeki Şii varlığını hedef alıyor. Cundullah, bölgede faaliyet gösteren El Kaide, Taliban, Deccan Mücahidin ve bölgedeki diğer birçok örgüt gibi, küresel güçler tarafından terör laboratuarlarında üretilen ve kontrol edilen Güney Asya’nın “Kutsal Orduları”ndan biri.

Afganistan’daki Rus işgalinin sona ermesinin ardından dünyanın dört bir yanından Afganistan’a savaşmak için gelmiş olan yabancı savaşçılar, cihad deneyimlerini ve savaşçı ruhlarını kendi ülkelerine de taşıyabilecekleri endişesiyle ülkelerine kabul edilmediler. Dönebilenler ise ya ülkelerindeki güvenlik güçleri tarafından sürekli rahatsız edildiler, ya da hapse atıldılar. Ruhları savaş psikolojisi ile yoğrulmuş bu kutsal savaşçıların, kendi toplumlarıyla yeniden bütünleşmeleri ve sosyal rehabilitasyonları düşünülmedi. Kendi toplumlarında kabul görmeyen ve dışlanan kutsal savaşçılar, kendilerini daha iyi ve huzurlu buldukları Afganistan’ın yalçın dağlarına tek tek geri döndüler. Güney Asya’nın Afganistan ve Pakistan gibi geniş otorite boşluklarının bulunduğu bölgeleri, küresel güçler tarafından birer terör laboratuarları gibi kullanıldı.  Afganistan savaşı süresince müthiş gerilla deneyimleri kazanmış olan kutsal savaşçılar, küresel güçlerce dünya üzerindeki ekonomik ve siyasi gelişmelere müdahale ve kendi menfaatleri doğrultusunda şekillendirmek amacıyla bu laboratuarlarda kutsal ordulara dönüştürüldü. Devletler onlarla zayıflatıldı, ekonomiler onlarla çökertildi, rejimler değiştirildi, toplum psikolojileri onların saldığı korku kasırgasıyla derin travmalara maruz bırakıldı. Kutsal orduları finanse etmek  de kolay oldu: Afganistan dünya uyuşturucu üretiminin %93’ünü yapar hale getirildi. Küresel güçler bir yandan bölgedeki varlıklarını “terörle savaş” adı altında kutsal ordularla gerekçelendirip bölgeye yerleşirken, diğer yandan da kutsal orduları kullanarak bölgeyi şekillendiriyorlar.

Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Çin’e yapılan müdahalelerin ardından şimdi hedefte İran var. Irak, Afganistan ve Pakistan’a yerleşen küresel güçler, İran’ı tamamen kuşatmış ve çember içerisine almış durumdalar. Aktif duruma geçirilen Cundullahla İran’a karşı doku zayıflatma ve bünyeye sirayet stratejisi izleniyor. Bu şekilde bünyesi zayıflatılarak travmalara maruz bırakılacak olan İran, tehdit olmaktan çıkarılmak için muhtemel bir operasyona hazır hale getiriliyor. Kısacası İran, kendisini bekleyen zor bir süreçle karşı karşıya.

Şimdi, ABD’nin 4 milyar dolar bütçe ayırarak dünya üzerindeki en büyük elçiliğini, bir karargah niteliğinde  niçin İslamabad’a kurduğunu anlamak daha kolay… 19 Ekim 2009

İlgili İçerikler

Son Yazılar