Uluslararası anlatıyı şekillendirme girişimi mi!
Ya da büyük bir hata mı?
Pazartesi ve Salı olmak üzere Avrupa Birliği’nden 23 parlamento üyesi Cammu-Keşmir’i ziyarette bulundu. Söz konusu ziyaret şaşırtıcı bir etki yaratmakla beraber, stratejik bir önemi de var. Her şeyden önce Hint hükümetinin almış olduğu radikal kararın akabinde bölgeye yapılmasına izin verilen ilk ziyaret. Zira ülke içinden, özellikle muhalefetten, siyasilere dahi kapalı olan Keşmir kapısı geçtiğimiz iki gün AB yetkililerine açıldı. Bu arada sözünü ettiğimiz ziyaret gayri resmi bir düzeyde gerçekleşti.
Öncelikle neydi bu radikal karar ve kararın akabinde Keşmir’de ne oldu/oluyor: 5-6 Ağustos günlerinde Narendra Modi yönetimi Hindistan kontrolundeki Kesmir’in özerk statüsüne sigortası olan 370. maddeyi parlamentodan geçirmiş ve bölgenin özel yapısını ortadan kaldırmıştı. Bunun anlamı, Hindistan’ın 29 eyaletinden biri olan Cammu-Keşmir ikiye bölünmüş ve Birlik Toprağı statusuyle yeniden dizayn edilmiştir. Artık kendi anayasası kendi bayrağı kendi iç yönetim hakkı yoktur. Yani, özerk statüsü kaldırılmıştır. Her ne kadar kendi hükümeti, meclisi olmaya devam edecekse de artık o da merkezi hükümete bağlandı. 37.madde Cammu-Kesmir’in özerk statüsünün, özerk statü de bölgenin demografik yapısının garantisiydi. Dolayısıyla artık demografik yapı değişime açık.
Hindistan’ın da terör sorunuyla başı dertte. Bunun yanı sıra, kalkınma hamlelerini başarılı bir şekilde hayata geçiren ülkenin kontrolünde olan Keşmir bölgesi de bir o kadar gelişmeye gereksinim duyan bir coğrafya. Dolayısıyla Hindistan’ın aldığı karara yönelik savunduğu tezler temelde sözü edilen iki argüman üzerine inşa ediliyor. Eğer ki bu sorunları alınan karardan soyutlayarak değerlendirirsek, hiç kuşku yok ki Hindistan’ın haklılık payı çok yüksek. Ancak, alınan karar da bir o kadar yanlış. Haklı gerekçeler yanlış kararlarla gölgeleniyor. Modi yönetimi 370. maddeyi kaldırmasıyla eleştiri oklarını kendine yöneltti. Ancak aynı şeyi Keşmir halkının güvenini kazanmak için yapıyor olsa idi bir sorun olmazdı. Eğer insanları güç temelinde kontrol ederseniz durum asla normal olamaz. Bunun yanı sıra, alınan kararın sonrasında epey uzun bir zamandır bölgenin dünyayla bağlantısı kopmuş, başta Kesmirin muhalefet liderleri olmak üzere çoğu kişi gözaltına alınmıştı. Temel sav, güvenliği sağlamak. Bölgeye getirilen kısıtlamalar biraz olsun kalktı, medya düzeyinde. Güvenlik için özgürlüklerin kısıtlanması zaman zaman yaşanıyor ve normal görülebilir belki ancak şeffaflık da her daim iyidir.. Bir yerde yasak var ise orada yolunda gitmeyen şeyler de var demektir. Şeffaflık olmadığı için insan hakkı ihlalleri konusunda tatmin edici olmak da zorlaşıyor.
Alınmış olan radikal karar şaşırtıcı değildi. En azından, Ne yazık ki öngörülerim de haklı çıktığım görünüyor. 370. Maddenin, özerk statüsünün zaten çok uzun zamandır altı oyulmakta idi. Alınan karar da uzun soluklu bir gayenin hayata geçirilmesiydi. Bu arada 370. maddenin kalıcı değil, geçici olarak anayasaya eklendiğini ve kalıcı bir hale getirilmediği, yani geçici olarak kaldığını belirtmekte yarar var. Kararın tamamen iptali için doğru zaman ya da beklenen bir zaman vardı.
Keşmir sorununda sorumlu olan pek çok faktör söz konusu, ancak asıl sorun ABD’nin Keşmir ve Pakistan politikasını Hindistan lehine değistirilmesiyle başlıyor. Bu durum Hindistan için büyük bir diplomatik kazanç olarak görülebilir. Hindistan durumu olumlu bir hale getirmek için elinden gelen çabayı gösterecektir.
Keşmir meselesinin uluslararasılaşması, BJP’nin Nehru’yu son 70 yıldır suçladığı şey bu. AB’den gelen temsilciler Modi’ nin ideolojik ortakları olabilirler ki nitekim ağırlıklı olarak aşırı sağcı denebilecek nitelikteler. Ancak bir noktaya güçlü bir şekilde dikkat çekmek gerekir, her zaman kendi stratejik çıkarları olan yabancı müdahaleler Keşmir’de yeniden başladı. Ve gerçek şu ki Hindistan Keşmir’i tek başına çözmekte yetersiz kalıyor. Ve AB yetkililerince gerceklestirilen daha doğrusu AB yetkilileri tarafından gerçeklestirilmesine Modi hükümeti tarafından izin verilen iki günlük gezinin stratejik önemi ise şudur: Eğer ki “Her şey yolunda” denilir ise dünya onlara inanacaktır. Gerçekten de bu aralar Hindistan’ın şiddetle gereksinim duyduğu şey de budur.
Avrupalı yetkililere seçilmiş medya eşlik edebildi, ancak birçoğu yerel Keşmir basını olmak üzere diğerleri dışarıda kaldı. Ayrıca yetkililerin herhangi bir sivil halkla, sivil toplum grubuyla, ticari bir organla görüşme izni yoktu. Yalnızca Keşmir’de yeni seçilen Panchayat yetkilileriyle sınırlı görüşme gerçekleştirdiler. Yetkililerden yapılan açıklamalara bakıldığında belki de en güçlü iki mesaj İngiltere ve Fransa yetkilisinden geldi. Birleşik Krallık yetkilisi “Hindistan’ı dünyada en barışçı ülke olarak görmek istiyoruz ve bu nedenle küresel terörle olan savaşında Hindistan’ı desteklemeliyiz.” şeklinde bir açıklamada bulunurken Fransa yetkilisi ise “370. Madde Hindistan’ın iç meselesidir. Bizi ilgilendiren şey küresel bir tehdit olan terörizmdir ve bununla mücadele etmek için Hindistan’la aynı safta olmalıyız.” ifadelerini kullandı.
Ancak tüm bu gelişmelerle beraber, 27 delegeden aralarında Kuzey İngiltere yetkilisi de bulunan 4’nün ziyaretten çekildiğini de ekleyerek noktalamak gerekir. Nedeni ise demokratik ilkelerin altüst edildiği ve taraflı medyanın bulunduğu kanısı ile Kesmir’de ki insanlara ve yerlere sınırsız erişim sağlanmadığı için adil bir değerlendirme olamayacağı kanaatine varılmasıydı.
Modi yönetiminin bu hamlesi, uluslararası bir anlatı girişimini basarılı kılaçak mı ya da büyük bir gafa mı neden olacak bunu en net zaman gösterecek. Burada önemli bir noktanın altı çizilmelidir: Keşmir meselesi belki de hiç bu denli uluslararasılaşma yoluna girmemişti. Bir de şunu belirtmek gerekir: 27 delegenin 4’ü dışında 23’ü şimdilik Hint hükümetinin yanında yer alıyor gibi görünüyor.