***Doç. Dr. Hüsne Hilal Şahin, Akademisyen
Bâbürlüler, bin yıllık Hindistan Türk tarihinin son temsilcileridirler. Saka (İskit) Türklerinin Milattan önce ikinci yüzyılda Hint Yarımadası’na girmeleri neticesinde kurdukları Hint-İskit Krallığı ile başlayan Hindistan Türk tarihi; Kuşanlar (M.S. 1-2 yy.), Ak Hunlar (M.S. 420-562), Gazneliler (962-1187) ve Delhi Türk Sultanlığı (1206-1451) ile devam etmiş, Bâbürlüler (1526-1858) ise buradaki Türk egemenliğinin son halkasını oluşturmuştur. Ancak çağdaş tarihçilerin ekseriyeti, Hindistan Türk tarihinin resmi olarak Delhi Türk Sultanlığı’nın kuruluşuyla (1206) başladığını ileri sürerler. Bize göre bunun sebebi Delhi Türk Sultanlığı’ndan önce Hindistan’da varlık göstermiş Türk devletlerinin başşehirlerinin Hindistan dışında olmasından ileri gelmektedir. Öte taraftan Gaznelilere kadar geçen süreçte İskitler, Kuşanlar ve Akhunlar hakimiyet sahalarını genişletme gayesi ile Hindistan içlerine seferler düzenlerken, İslamiyet’in kabulüyle birlikte Gazneliler ise İslam’ı yaymak amacıyla Hindistan üzerine akınlar gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla gerek devlet teşkilatlanmaları gerekse kurdukları mimari eserlerle Hindistan’da Türk kimliğinin ön plana çıkarılmasına katkıda bulunan en önemli iki devlet Delhi Türk Sultanlığı ve Bâbürlüler olmuştur.
Bâbürlülerin menşei veya onları tanımlamak için özellikle Batılı araştırmacılar tarafından kullanılagelen “Mughal” (yani Moğol) tabiri hususuna gelince, Bâbürlü hanedanı hangi açıdan değerlendirilirse değerlendirilsin tartışmaya mahal vermeyecek şekilde ırk olarak Türk’tür. Zira Mughal tabirinin kullanımındaki tek gerekçe, hanedanın kurucusu Bâbür Şah’ın (1526-1530) anne tarafından Moğol hükümdarı Cengiz Han’a dayanması ve onun da kendi meşruiyetini sağlam bir zemine oturtmak için bu husustan faydalanma amacından ileri gelmektedir. Bu maksadının dışında, şahsının Moğollardan hoşnut olmadığı, kendisini Türk addettiği ve Türk olmakla da iftihar ettiği hem kendi hatıratı Bâbürname’de hem de diğer kayaklarda sabittir. Ayrıca Bâbür Şah’ın nesep itibariyle baba tarafından Asya’nın son büyük fatihlerinden Emir Timur’un beşinci batından torunu olduğunu vurgulamakta da fayda var.[1] Hatta öyle ki Bâbürlü padişahların hatıratlarına ve mektuplarına bakıldığında, kendilerini Timuroğulları’nın devamı olarak zikrettikleri ve Timur’un torunları olmakla da iftihar ettikleri görülür. Bâbürlü padişahları, Moğollardan bahsederken de onlardan genellikle “kötü bir kavim” olarak bahsederler.
Mesela Bâbür Şah’ın Moğollar hakkındaki düşüncelerini kendi hatıratındaki birkaç cümleyle özetlemek mümkündür. Bâbür Şah, Moğol askerleri için şu cümleleri kullanmaktadır: “Bedbaht (melûn) Moğol’un âdeti her zaman böyledir, baskın yaparsa ganimet alır, baskına uğrarsa da kendi kavmini attan düşürüp ganimet alır.”[2] Bâbür Şah, Biyane Emiri’ne hitaben yazdığı şu dörtlükle de Türk olmakla iftihar ettiğini açıkça belli etmiştir:
Ey Biyane Emiri Türklerle kavgaya girme.
Türklerin çevikliği ve kahramanlığı malumdur.
Eğer çabuk gelmez ve öğüt dinlemezsen,
Malum olanı beyana ne lüzum vardır.[3]
Bâbür Şah’ın Hindistan seferlerini anlatırken kullandığı şu ifadeleri de Türklere olan bakışını yansıtması adına yine önemli bir örnektir. “Behre, Hoşap, Cenyut gibi birkaç vilayet kaç zamandır Türk tasarrufunda idi ve bunları kendi mülkümüz saydık. Türklerin oturdukları vilayetleri kendimizin saymıştık. Onun için onlara dokunulmadı.”[4] Bâbür Şah, Bâbürname’sinde “Moğol” kelimesini sık sık kullanarak “Moğol istilası”ndan da bahsetmektedir. “İstila” dikkat edilmesi gereken bir sözcüktür. Bâbür Şah, Moğolları istilacı olarak görmekte olup Bâbürname’de onlardan genellikle “yakıp yıkan, tahrip edenler”[5] şeklinde bahsetmektedir. Bâbür Şah, kendilerinin Moğollardan farklı bir ulus olduklarını defaten vurgulamaktadır. Bâbür Şah’ın eserinde Türkleri yücelttiği ve Moğolları basit cümlelerle anlattığını görmekteyiz.
Öte taraftan Bâbürlülerin Türk-İslam devletlerindeki şehitlik ve gazilik makamlarını kullanmaları da yine onları Moğollardan ayıran önemli bir özelliktir. Örneğin Bâbür Şah, Hindistan’ın meşhur kabilelerinden Racputların reisi Çitor Racası Rânâ Sangâ’yı 17 Mart 1527’de Kanva’da yapılan savaşta bozguna uğrattıktan sonra “Gazi” unvanını almış, bu unvanını bastırdığı paraya ekletmiştir.[6] O, ayrıca zaferinin ve gazi oluşunun bir nişanesi olarak şu dizeleri kaleme almıştır:
İslam uğrunda çölde avare oldum
Kâfirler ve Hindularla savaştım
Şehit olmaya hazırlanmışken
Allah’a şükür gazi oldum
Bâbür Şah, ordusunda bulundurduğu en etkili savaş topuna da “Gazi” adını vermiştir.[7] Türkiye’deki araştırmacılar Bâbürlü Devleti’nin adını genellikle “Bâbürlüler, Gürkanlılar veya Timurlular” olarak addederken,[8] yabancı eserlerde neden “Mughal, Mogul, ya da Mogol” gibi isimlerle zikredildiği konusuna gelince, bu hususa en dikkat çekici yanıtı William Dalrymple vermektedir. Dalrymple’nin kaydettiğine göre, “Batı’daki çağdaşları etrafta ayıp yerlerini örten paçavralarla dolaşırken, Bâbürlüler ipek giysileri ve mücevherleriyle zenginlik ve bolluk içinde yaşıyordu. Avrupa’da o günden beri çok zenginler için kullanılan ‘mogul’ (Bâbürlü) sözcüğü işte buradan gelmekteydi.”[9]
Öte taraftan Bâbürlülere “Mughal, Mogul, ya da Mogol” gibi adlar yakıştırarak Bâbürlüleri soy bakımından Moğollara dayandırmaya çalışanların başında ise Bâbürlü Devleti’nin 1858’de yıkılmasının ardından Hindistan’ı sömürge kolonisi haline getiren İngilizler gelmektedir. Dolayısıyla Dalrymple’nin bu husustaki farklı görüşünü bir kenara bırakacak olursak yukarıda zikredilen tabirlerin İngilizler tarafından kasıtlı olarak ortaya atıldığı ve yabancı araştırmacıların da bu tabiri öteden beri kullandıkları aşikardır. Bu maksadın altında yatan en önemli sebep ise bize göre Hindistan’daki Türk tarihini unutturma gayesinden kaynaklanmaktadır. Ancak günümüzde dahi Hindistan ülkesi, dört bir yanında Türklerin inşa ettiği ve yüzyıllardır dimdik ayakta duran mimari yapılarıyla buradaki Türk tarihinin somut izleri olarak varlığını devam ettirmektedir.
Bâbürlerin Etnik Menşei Hususunda Tartışmalar
Bâbür Şah ile başlayan Türk İmparatorluğu dönemi İngilizlere kadar yaklaşık 350 yıl (1526-1856) sürmüştür. Daha sonra yönetimi devralan İngilizlerin Bâbür Türk Devleti’ne “Mugal-Mughal-Mogul” isimlerini verdikleri kaydedilmektedir. Bâbürlüler Devleti, Batı literatüründe de bir Türk devleti olarak değil “Mughal Empire-Mogul Empire” yani “Moğol İmparatorluğu” olarak adlandırılmaktadır. “Mughal” Farsçadaki “Moġolī”[10] kelimesiyle eş anlamlıdır. Ancak Farsçada bu kelime Moğolistan ve Moğollar için kullanılmaktadır.[11]
Bir kısım kaynaklarda ise Bâbürlüler Devleti “Timuroğulları veya Gurkani Devleti” şeklinde yer almaktadır. Meşhur Hindistan Tarihçisi Yusuf Hikmet Bayur, Timur ve Timuroğulları için “Gurkani”nin bir soyadı “Cagatai”15 sözünün de bir ulus adı olarak kullanıldığına işaret etmektedir.[12] Tarihçi Mirza Muhammed Haydar Duğlat ise Timur oğullarına “Çağatai” der. Çağatay soyundan olan Moğol hanlarına, onların ordu ve devletlerine ise “Moğol” demektedir.[13]
Bâbürlüler Devleti uluslararası literatürde “Mughal” yani “Moğol” olarak yazılsa da devletin kurucusu Cengiz Han’ın oğlu Çağatay’ın kurduğu Çağatay Hanlığının İslamiyet’i kabul ettiği ve Türkleştiği ayrıca soyu bir Türk-Moğol boyu olan Barlaslara dayanan Bâbür Şah’ın atası Timur da Müslüman ve Türk olarak bilinmektedir.[14] Bayur, Moğol adının zaman içerisinde “Hindistan’a kuzeyden ya da dışarıdan gelme” anlamında kullanıldığına yer vermektedir.[15]
Meşhur tarihçi İlber Ortaylı bir yazısında Bâbürlülere Moğol denmesiyle ilgili olarak şu ifadeleri kullanmıştır: “…Timur’un torunu Bâbür’ün Hindistan’da kurduğu hâkimiyete Moğol devri (Mugal) demekte ısrar edilir, niçin olduğu anlaşılır gibi değil. Timur kendisini Cengiz Han’ın damadı diye göstermiştir. Bu hükümdarlık ve hâkimiyetin meşruluğu için bir formüldür. Tabii Bâbür torun olarak zaten o soydan geldiğini iddia etti. Moğolluğu için bundan başka bir sebep yoktur. (…)”[16]
Bâbürlülerden sonra Hindistan’ı işgal eden İngiliz yönetiminde Türkçe konuşup Türk kültürünü temsil etmesine ve yüzyıllarca Türk Devleti olarak varlığını mimari eserlerle kanıtlamış olmasına rağmen İngiliz işgalinden sonra Batılı yazarlar tarafından Bâbür Türk Devletinin Moğol İmparatorluğu olarak kayıtlara geçmesinin ardında Türkleri aşağılamak ve küçümsemek olabilir.
[1] Hüseyin Hilmi Işık, Se’âdet-i Ebediyye, Hakikat Kitabevi, İstanbul 2014, s. 1079; Barbara D. Metcalf ve Thomas R. Metcalf, Modern Hindistan’ın Kısa Tarihi, çev. Zeynep Hale Akman, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul 2018, s. 32.
[2] Zahirüddin Muhammed Bâbür, Bâbürnâme, çev. R. Rahmeti Arat, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1970, s. 90.
[3] Bâbür, Bâbürnâme, s. 484.
[4] Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1987, s. 2-3; Ömer Halis Bıyıktay, Timurlular Zamanında Hindistan Türk İmparatorluğu, Panama Yayınları, Ankara 2021, s. 30.
[5] Bâbür, Bâbürnâme, s. 1-70.
[6] M. Orhan Bayrak, Türk İmparatorlukları Tarihi, Bilge Karınca Yayınevi, İstanbul 2006, s. 425; Cemal Anadol, Tarihe Hükmeden Millet: Türkler, Bilge Karınca Yayınevi, İstanbul 2006, s. 858; Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, İstanbul: Bilge Kültür-Sanat Yayınları, 2021, s. 315.
[7] Michael H. Fisher, Bâbürlüler: Hindistan’da Bir Türk İmparatorluğu, çev. M. Fatih Çalışır, Kronik Yayıncılık, İstanbul 2020, s. 86; Vedat Meral, “Bâbür İmparatorluğu’nda Padişah Unvanları ve ‘Gazi’ Padişahlar”, Mavi Atlas, 11/1 (2023): s. 56; Bâbür, Bâbürnâme, s. 387.
[8] Mirza Haydar Duğlat, Tarih-i Reşidi, çev. Osman Karatay, Selenge Yayınevi, İstanbul 2019, s. 75-96-242; H. Hilal Şahin, “Bâbürlülerin Etnik Menşei Hakkında Bir Mülahaza”, Hacettepe Üniversitesi II. Uluslararası Genç Halkbilimciler Sempozyumu, editör Metin Özarslan, Öncü Basımevi, Ankara 2014, s. 5.
[9] William Dalrymple, Anarşi: Doğu Hindistan Şirketi’nin Amansız Yükselişi, çev. İsmail Hakkı Yılmaz, Albaraka Yayınları, İstanbul 2023, s. 51.
[10] Farsça “ی غول م” (Mogul) “Moğolistan, Moğol, Moğol toplumundan olan” anlamına gelmektedir.
[11] K. Golkarian, Farsça-Türkçe Sözlük, Alfa Yayınları, İstanbul 2005, s. 402.
[12] Bayur, Hindistan Tarihi, s. 1.
[13] Duğlat, Tarih-i Reşidi, s. 75-96-242.
[14] Jean Paul Roux, Büyük Moğolların Tarihi: Babür, çev. Lale Arslan Özcan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2008, s. 254.
[15] Bayur, “Çagatai” sözünün Moğollar için değil, Seyhunla Hindukuş arasındaki yerlerde genellikle Cengiz Han’ın oğluna kalan ülkelerde oturan halk yani ora yöredeki Türkler için kullanıldığına vurgu yapmaktadır. Moğol adının Avrupalılar tarafından “beyaz” insanlara işaret sayılmakta olduğuna yer veriliyor. Bayur, bazı Batılı tarihçilerin Moğol tabirinin yanlış olduğunu söyledikleri halde bunu düzeltmediklerini söylüyor. Bkz. Bayur, Hindistan Tarihi, s. 4-5.
[16] İlber Ortaylı, “Hind Seyahatnamesi”, Milliyet Gazetesi, Şubat 2023.