Hedef Butto Değil Pakistan

Paylaş

Böyle bir günde öncelikle Pakistan halkına ve Benazir Bhutto’nun bir Sindi olmasından dolayı Sindi toplumuna baş sağlığı dilemek gerekiyor. Yine kardeş Pakistan halkına verilmesi gereken diğer önemli bir mesaj da sükunet çağrısı olmalı. Siyasi yaşamı ve Pakistan’a verdikleri ne şekilde sorgulanırsa sorgulansın, hiçbir lider bu şekilde bir sonu hak et etmiyor.

Böyle bir suikastla kimse gerçek hedefin Benazir olduğunu düşünmemeli. Suikastın gerçek hedefi, bir Müslüman Nükleer güç olan Pakistan’ın geleceği, Benazir’in politik şahsında Pakistan’daki huzur ortamı, Sindisi, Pencaplısı, Belucisi, Peştusu, Şii ve Sünnisiyle 160 milyon Pakistanlı. Bu an herkesin merak ettiği konu, böyle bir eylemin ve saldırının arkasında hangi güçlerin bulunduğu. Bu aşamada bir noktayı işaret etmek oldukça güç. Ancak aşağıda işaret edeceğimiz 4 nokta dışında 5. bir noktayı işaret etmenin mümkün olmayacağını da rahatlıkla söyleyebiliriz.

HEDEF NÜKLEER PAKİSTAN

Bu noktalar;

1. Pakistan nükleer varlığını tüm dünyaya kabul ettirebilmiş tek Müslüman ülke konumunda. Nükleer bir güce sahip olunca bölgesel bir güç olmaktan çıkıp uluslarası güç olma potansiyeli yakalıyorsunuz. Müslüman bir ülke olarak Pakistan’ın Nükleer güç olması İsrail, ABD ve Hindistan üçgeninde kabul edilmesi asla mümkün olmayan bir tehdit. Pakistan’ın nükleer yeteneğini ortadan kaldırmaya yönelik İsrail ve Hindistan gizli servisleri arasında ortak bazı projeler yürütüldüğü öteden beri bilinen bir gerçek. Bu şartlarda Pakistan bir şekilde zayıflatılmalı, bunalıma sürüklenmeliydi. Son birkaç aydan bu yana Pakistan’da yaşanan olağanüstü kaos süreci böyle bir operasyon için en uygun puslu ortam, Benazir Bhutto ise en uygun hedefti. Benazir, böyle bir projenin kurbanıdır noktası işaret edilebilecek ilk nokta.

2. 11 Eylül sonrası Pakistan, Amerika ile El Kaide ve Taliban güçleri arasında süren mücadele için bir savaş meydanı konumuna geldi. Amerika bu savaşı yürütürken yeni piyonlar sürüyor devreye. Uzun süren sürgün hayatından sonra askeri yönetim altında idare edilen Pakistan’a dönen Benazir’in, Karaçi’de kendini karşılayan milyonlara karşı konuşurken selamlama konuşmasının ardından verdiği ilk önemli mesaj “aşırıcılıkla savaşacağım” mesajı oldu. Bu mesajı, bugünkü suikastı formüle eden bir detay ve geride bırakılan bir parmak izi şeklinde yorumlayabiliriz. 8 yıldır demokrasi dışı güçler tarafından yönetilen ülkesine dönen bir liderin “demokrasi, İnsan hakları, İfade özgürlüğü”‘ne yönelik mesajlar vermesi gerekirken verdiği “aşırıcılıkla savaşacağım” mesajı Benazir’in aslında Pakistan’a bir misyon yüklenerek gönderildiğinin göstergesiydi. Eğer bu bir savaş ise ve siz de misyon üstlenmiş piyon şeklinde algılanmaya yönelik mesajlar veriyorsanız, karşı tarafın açık hedefi haline gelebilirsiniz.

3. Sekiz yıllık diktatörlük döneminde gittikçe derinleşen, kendi içerisinde ayrışmalar yaşayan bir orduya sahip Pakistan. Pakistan Ordusu, 60 yıllık kısa tarihi boyunca ülke siyasetinde hep söz sahibi olmuş ve son zamanlarda Pakistan siyaseti üzerindeki etkisini meşrulaştırmak ve etkinleştirmek adına kurumsallaşma yoluna gitmiş bir ordu. Pakistan gibi halen devlet olabilme sürecini yaşayan ve demokratik değerleri tam manasıyla özümseyememiş birçok ülkede ordu, iç siyasetteki varlığını güçlendirmek, varlıklarını anlamlandırmak ve hissettirmek adına bu şekilde müdahale yollarına başvurabilmektedir. Böyle bir operasyonun, üzerindeki askeri üniformayı çıkartarak cumhurbaşkanlığı koltuğuna yeni oturmuş, Pervez Müşerref’in bilgisi doğrultusunda gerçekleşmiş olabileceğini söylemek oldukça zor.

Ancak az öncede belirttiğim gibi Pakistan Ordusu, ülke siyasetinde inisiyatif kullanma ve aktif rol oynama geleneklerine sahip bir ordu. İlerleyen dönemlerde Cumhurbaşkanı Müşerrefle, bazı çevrelerce Amerika tarafından Müşerref’e bir alternatif olarak hazırlandığı öne sürülen yeni Genelkurmay Başkanı Ashfaq Keyani arasındaki ilişki biçimi, altını çizeceğimiz bu 3. noktayı netleştirecektir.

4. Hindistan gizli servisi öteden beri Pakistan içerisinde özel operasyonlar yürütmektedir. Özellikle Şii-Sünni çatışmalarının altında Hindistan Gizli Servisi’nin yürüttüğü doku çalışmaları var. Nükleer yeteneğiyle askeri ve konvansiyonel alanda Hindistan’a karşı dezavantajını avantaja dönüştürerek bir anlamda eşit savaş gücüne kavuşan Pakistan’ın barışık iç dinamiklere sahip olması, kendi dokusuna uygun demokratik değerlerini yaratması bölgede ve uluslararası arenada önemli bir güç olma anlamına geliyor. Güç dengelerinin Pakistan lehinde değişmesi, Pakistan’ı 1947’den bu yana evden kaçan ve bir gün yeniden dönmek zorunda kalacak haylaz çocuk gibi gören ve Keşmir konusunda Pakistan’a üstünlük kurma çabası içerisinde olan Hindistan’ı oldukça rahatsız eden bir süreç. Ülkeyi kaosa sürükleyecek dengeleri alt üst edecek bir ortam böyle bir suikastla yaratılabilirdi.

PAKİSTAN’I NELER BEKLİYOR?

Pakistan’ı kısa ve orta vadede huzurlu günlerin beklediğini söylemek oldukça zor. Bu ciddi istikrarsızlık sürecinin ilerleyen günlerde bir iç savaşa dönüşme ihtimali zayıf olsa da muhalefet liderlerinin sağduyulu yaklaşımları ve demeçleri oldukça önemlidir. Suikastın hemen ardından Nevaz-ı Şerif tarafından yapılan intikam yeminleri ülkesini seven bir liderden çok mevcut durumdan siyasi kazanımlar elde etmeye çalışan fırsatçı bir lider imajı yaratmıştır. Bu tür açıklamalar Pakistan halkının ve uzun vadede Nevaz-ı Şerif’in yararına değildir.

Seçimler büyük ihtimalle ileri bir tarihe ertelenecektir. Ancak, acil bir şekilde sükunet ortamı yaratılarak, Pakistan kendi oluşturacağı demokratik değerlerle seçimlerini yapmalı ve bir an evvel istikrar ortamını yakalamalıdır.

Türkiye her Pakistanlı için özel ve ayrıcalıklı bir ülkedir. Bu noktada Pakistan’ın kendi demokratik değerlerini yaratma sürecinde Türkiye, üzerine düşeni yapmalıdır. Ak Parti dönemiyle Türkiye’nin tanıştığı muhafazakar demokrasi süreci, sağlıklı bir şekilde işlemektedir. Bu sürecin muhafazakar bir ülke olan Pakistan için de modellenebilmesi yolunda Türkiye vakit kaybetmeden tüm demokratik unsurlarıyla devreye girmelidir. Kimi milletler, karanlığa verdikleri kurbanlar ve ödedikleri ağır bedeller sonunda çıkabiliyorlar aydınlığa. Pakistan halkı için Benazir Butto’nun ve ödedikleri bedellerin ufukta beliren aydınlık çizgileri olmasını diliyoruz.

* Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Başkanı
29.12.2007

İlgili İçerikler

Son Yazılar