Hindistan-İsrail Ortaklığı: Yakınlaşmalar ve Sınırlamalar

Paylaş

*Doç. Dr. Yusuf SAYIN – Necmettin Erbakan Üniversitesi

“Hindistan-İsrail Ortaklığı: Yakınlaşmalar ve Sınırlamalar” adlı çalışmasında Harsh, Hindistan, halkının görüşünün dışında, bu başarılı karşılıklı (iki taraflı) ilişkiyi muhafaza etmeye çalışmasına rağmen, Hindistan-İsrail ilişkileri Hindistan’ın 1992 yılında İsrail’le tam diplomatik ilişki kurduğundan beri sabit-durağan olarak güçlendiğini ifade etmektedir. Başarılı bir Hindistan-İsrail ilişkisi, küresel politikalarda güç dengesini değiştirme bakımından önemli bir etki yapma potansiyeline sahiptir. Bu durum sadece Güney Asya ve Ortadoğu’da değil, aynı zamanda büyük Asya bölgesinde de geçerlidir. Ancak Hindistan-İsrail arası mesele çıkarların yakınlaşmasına rağmen, bu iki taraflı ilişkiyi çemberleyen bir sürü sınırlamalardan dolayı, dikkatli bir şekilde idare edilmesi gerekecek. Genel tez olarak bu çalışma, iki ulusu gittikçe artarak birbirine yakınlaştıran ve bütün potansiyeli elde etmek için bu ilişkiyi zorlaştıran sınırlamaları içeren bu faktörleri incelemektedir.

Hindistan-İsrail ilişkisi Eylül 2003’te Ariel Sharon’un ziyareti ile yeni bir dinamik kazandı. Sharon, Hindistan’ı ziyaret eden ilk İsrail başbakanıdır. Bazı çevreler bu ziyareti ve müstakbel Hindistan-İsrail ilişkisini dikkate şayan buldular. Bu ziyaret, iki taraflı ilişkilerin normalleşmesi olarak yorumlandı. Hindistan iki toplumu sıkıntıya sokan terörizme karşı koyma ve askeri bağları derinleştirmek dâhil İsrail’le karşılıklı ve tek taraflı faydalı bir ilişki kurmakta açıkça istekli davranmıştır. Çalışmada, Hars’in temel tezleri çerçevesinde Hindistan-İsrail ilişkilerinin tarihsel arka planını, iki ülke arasında çıkarların yakınlaşmasını ve bu yakınlaşmada bu ilişkiyi ya da ortaklığı sınırlayan etkenleri (sınırlamaları) incelenmeye çalışılacaktır.

  1. Tarihsel Arka Plan

Hindistan, İsrail’i 1950 yılında kuruluşundan (1948) iki yıl sonra tanımıştır. Ama diplomatik ilişkiler bazı engellerden dolayı 1992 yılına kadar kurulmamıştır. Bunun sebebi; temel olarak Hindistan’ın Filistin’e desteği ve sempatisidir.

Hindistan, Soğuk Savaş döneminde iki kutbun dışında dünyada bağımsızlık hareketlerini destekleyen ve Filistin Kurtuluş Örgütüne (FLO) Filistin’in Bağımsızlığı için destekte bulunan üçüncü bir cenah Bağlantısızlar Hareketi’nin kurucu bir üyesiydi. Ayrıca Hindistan, Filistin Bağımsızlık Hareketi’ni tanıyan Arap olmayan ve Filistin’de büyükelçilik açan ilk devlettir.

Hindistan’ın 1992 yılına kadar sergilediği anti-İsrail tutumu, Arap dünyasından petrol sağlayan ve Pakistan’ın etkisine karşı koymaya çalışan büyük Hint diplomatik stratejisinin bir parçasıydı. Hindistan ve İsrail, Soğuk Savaş’ta karşı kutuplarda yer almışlardı. İsrail her fırsatta kendisini destekleyen Birleşik Devletler tarafında yer alırken, Hindistan, Sovyetler Birliğine karşı sempatik bir tutum içindeydi.

Buna rağmen, ilerleyen zamanlarda Hindistan ve İsrail bazı konularda bir arada olmuşlardır (belki de olmak zorunda kaldılar). Özellikle Hindistan İstihbarat Ajansı RAW [1] ve İsrail İstihbarat Birimi Mossad bazı güvenlik meselelerinde zaman zaman işbirliğine gitmişlerdir. Bu işbirliği, güvenlik, istihbarat ve askeri malzeme alanında gizli bir işbirliği anlaşması ile sonuçlanmıştır. Ve İsrail, Hindistan’ın girdiği bazı büyük çatışmalarının çoğunda açıkça ve kuvvetlice Hindistan savunmasına yardımı esirgememiştir.

Hindistan 1965 yılında Pakistan’la savaşta ve 1962 yılında Çin’le savaşta, İsrail’den yardım ve destek alırken, ilişkiler 1967 Arap-İsrail savaşının kötüye gitmesiyle 1970’lerin kopma noktasına gelmiştir.

Hindistan ve İsrail ilişkilerinin tarihsel arka planın bir başka öğe görülmektedir. Bu unsur, bugün Hindistan topraklarında binlerce yıldır yaşamakta olan Yahudi nüfusudur. Tahmini olarak bu sayı 6.000 civarındadır. 1950’lerde ve 1970’lerde 25.000 Yahudi, İsrail’e göç etmiştir.

Buna ek olarak, Soğuk Savaş’ın sona erişi ve Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla Hindistan’ın değişen dış politikası kapsamında 1992 yılında iki ülkede elçilikler açılmıştır. Bu dönemden itibaren Hindistan-İsrail ilişkisi yeni bir trende girmiştir. Hindistan’da iktidara gelen bazı siyasi partiler, İsrail’le ilişkilerde bazen korkak, kimi zaman da düşmanca tavır sergilemelerine rağmen, bu ilişki zaman içinde güçlendirilerek sürdürülmüştür.

Kasım 2004’te ilk olarak dışişleri bakanlığı seviyesinde iki ülkenin dışişleri bakanları karşılıklı ilişkilerini değerlendirmek ve farklı bölgesel ve çok taraflı meseleleri tartışmak için bir araya gelmişlerdir. Bu sürdürülen ilişkiler bağlamında 2000 yılında terörizme karşı ortak mücadele yürütmek için New Delhi’de Hindistan-İsrail Ortak Çalışma Gurubu (JWG) kurulmuştur.

  1. Çıkarların Yakınlaşması

2.1. Terörizmle Mücadele

İsrail ve Hindistan ilişkilerinin ve çıkarlarının yakınlaşması bakımından terörizmle mücadele hem İsrail, hem de Hindistan için önemli bir meseledir. Bu iki ülkeyi terörizme karşı beraber hareket etmeye sevk eden bazı unsurlar ve ortak özelliklere sahiptir. Örneğin her iki devlet, komşuları tarafından desteklenen “ ‘İslami’ terörizm” ile karşı karşıyadır. Hindistan Ulusal Danışmanı Brajesh Mishra, Mayıs 2003’te Washington’da Amerikan-Yahudi komitesin bir toplantısında, Hindistan, İsrail ve ABD’nin ortak tehdidi İslami fundamentalizme karşı mücadelede ortak hareket etmeleri için bir araya gelmeleri çağrısında bulunmuştur.

İsrail, Hindistan’ı bu çağrısına destek vermiştir. Böylelikle çıkarların yakınlaşması açısından terörizme karşı ortak mücadele ile yakın bir işbirliği oluşmuştur. Ayrıca Hindistan, İsrail’in terör tecrübesinden yararlanmaktadır. Teröre karşı mücadele açısından, Hindistan’ın terör tanımının içine Güney Asya’da Pakistan, Ortadoğu’da İran ve Suriye girmektedir. İsrail’in dünyada pek çok izolasyon ve tepki gördüğü zamanlarda Hindistan, ona bir dost ve Asya’da stratejik bir bağlantı ve ortak olmuştur.

İsrail, dünyada ikinci büyük Müslüman nüfusuyla, Arap-İsrail çatışmasında Filistinlilerin cihada bakış açılarının sulandırmasına yardımı bakımından, Hindistan ile ilişkilerini sıkı tutmaktadır.

2.2. Savunma İşbirliği

Çıkarların yakınlaşmasında Hindistan-İsrail ilişkilerinin ikinci ayağını savunma işbirliği oluşturmaktadır. Bu açıdan Hindistan-İsrail savunma ortaklığı son yıllarda kritik mass’a ulaşmıştır (kritik kitle)[2]. İsrail Güney Asya’da güç dengesi perspektifinden, Hindistan’a silah satışını dikkatli bir şekilde takip eden diğer gelişmiş devletlerin aksine, Hindistan’a silah satışında pragmatik bir tavır almıştır.

İsrail, Hindistan’ın 1998 Mayısındaki nükleer denemelerini izleyen süreçte, Hindistan’a silah ihraç eden bazı büyük devletlerin, Hindistan’a teknoloji ihracını engellerken, Hindistan’a silah satışlarını artırarak devam ettirtmekte istekli olmuştur.

Son zamanlarda, anti-misilleme sistemlerinden hi-tech radarlarına, insansız hava uçaklarından, gece görüşlü ekipmanlara kadar Hindistan-İsrail savunma işbirliğinin sınır tanımamazlığı bilinmektedir. Hindistan ordusu askeriyenin modernizasyonu çerçevesinde 700 milyon doların üzerinde İsrail’den malzeme alımına gitmiştir. İsrail, aynı zamanda, Hindistan ordusunun öldürücü ateş gücü anti-IED[3] ve diğer iletişim alanında yeteneklerini artırma planında önemli bir figürdür.

Hindistan ve İsrail insansız hava araçlarından yüksek irtifada üretimine, Heron’lara, AWACS uyarı ve kontrol sistemlerine, Phalcon radar ve iletişim sistemlerine kadar pek çok askeri alanda işbirliğine gitmektedirler.

2.3. Diğer İşbirliği Alanları

Çıkarların yakınlaşması bakımından, Hindistan-İsrail ilişkisini oluşturan dinamiklerin saç ayaklarından diğer işbirliği alanlarına bakıldığında, savunma ve terörizme karşı ortak mücadele alanında Hindistan-İsrail ilişkisi daha da yakınlaşma gösterirken, iki devlet bu ilişkisini çeşitlendirmek için farklı girişimlerde bulunmaktadır.

Hindistan’ın ve İsrail’in sanayileşmiş ve teknolojik olarak gelişmiş olması iki devleti anlamlı ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliklerine götürmektedir. Askeri olmayan mal ve hizmetlerde İsrail’in, Hindistan’ın Asya’da ikinci büyük ticaret ortağı olması, Hindistan’ın İsrail’e ticaretini son on yılda altı katına çıkarmasını sağlamıştır. Hindistan’ın İsrail’de askeri olmayan alandaki ticareti 1992 yılında 202 milyon dolarken, bu rakam 2002 yılında 1,27 milyar dolara ulaşmıştır. Bu ticaretin yaklaşık % 65’ini ise elmas ticareti oluşturmuştur.

Savunma işbirliği ve terörizme karşı mücadelenin yanında, İsrail-Hindistan arasında tarım, çiftçilik, bilim, bilgi teknolojisi, telekomünikasyon gibi bazı alanlarda da yoğun işbirliğine şahit olunmaktadır. Bu ticari birliktelikler, iki ülke devlet başkanı Manmohan Singh ve Ariel Sharon’un görüşmelerinde farklı alanlarda ticari anlaşmalarla daha da güçlendirilmiştir. Her iki devlet 2003’te 0,5 milyon dolar olan bilim ve teknoloji işbirliğini, 2005 yılında iki katına, yani 1 milyon dolara, çıkarmayı planlıyor.

  1. Sınırlamalar

3.1. Filistin Meselesi

İsrail ve Hindistan arasında birçok meselede önemli çıkar yakınlaşmalarına rağmen, bu karşılıklı ilişkiler bazı sınırlamalara maruz kalmaktadır. Bu sınırlamalardan ilki Filistin meselesidir.

Filistin meselesi Hindistan iç politikasından kaynaklı en önemli sınırlamadır. Şüphesiz ki Hindistan iç politikanın şekillenmesinde ülkede yaşayan 140 milyon Müslüman en önemli etkendir. İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesinden bu yana, ülkedeki Müslüman nüfusun Filistin perspektifi ve Hindistan’ın Müslüman nüfusunun ‘yabancılaşma’ korkusu, Hindistan-İsrail ilişkilerinde önemli bir unsurdur.

Bazı sol cenah partiler ve kimi Müslüman organizasyonlar, her ne kadar Sharon’un Hindistan ziyaretini onaylamadıklarını ifade etseler de, Filistin halkı ve Filistin meselesi Hindistan’da halen popülerliğini ve güncelliğini korumakta ve önemli bir gündem oluşturmaktadır.

Ölümüne kadar Hindistan, Yaser Arafat’ı Filistin milliyetçiliğinde ve Ortadoğu’daki barış süreçlerinde bir sembol olarak gördü. Ama Arafat’ın ölümüyle ortaya çıkan Filistin liderliği meselesi Hindistan ve İsrail arasındaki ilişkilerde sorunlu bir nokta olmuştur. 1992’den önce Hindistan, Filistin meselesinin çözümünü daha da hızlandırmak için İsrail’le ilişkilerini daha da geliştirmiş, bu konuda yeni açılımlar arayışı içinde olmuştur.

Geçmiş yıllarda Hindistan hükümeti, İsrail’in Filistin meselesindeki tutumuna gelen tepkileri yumuşatmıştır. Son yıllarda Hindistan, Filistin suikast bombalamalarını ve İsrail’deki bazı terörist hareketleri kınamaya başlamıştır. Sharon’un ziyareti öncesinde Filistin Dışişleri Bakanı’nın Hindistan’a ziyareti, Filistin’in kötü durumu hakkında Hindistan’ın ilgili olduğunu göstermek için Hindistan’ın Filistin’e bir ayrıcalığı şeklinde okunmuştur.

3.2. Hindistan’ın İran’la İlişkileri

Hindistan’ın, İsrail’le ilişkilerini geliştirmesinin önünde bir başka sınırlama da, Hindistan’ın İran’la ilişkileridir. Amerikan RAND Corperation şirketi Hindistan’la İran ilişkisini Tahran-New Delhi ekseni olarak adlandırmıştır. Tahran-New Delhi ekseni on uluslararası güvenlik meselelerinden biridir. Bu eksen, Ortadoğu siyasal dinamiğinde İran ve Hindistan arasında yakın bağların bir neticesidir. Bu durum ister istemez bölgedeki Amerikan çıkarlarına ters düşmektedir.

Ocak 2003’te Hindistan’ın Cumhuriyet Günü[4]’nde onur misafiri olarak İran başbakanını davet etmesi, son on yılda Hindistan-İran ilişkilerinin geliştiğinin bir göstergesi niteliğindedir. Şüphesiz ki bu yakınlaşmada mevcut uluslararası sistemin tek kutuplu doğası, İslam dünyasında Pakistan’a karşı bir güç ve işbirliği arayışı ve ihtiyacı, Orta Asya’nın artan jeopolitik önemi ve ekonomik ve ticari bağları kuvvetlendirme ihtiyacı gibi faktörler etkilidir.

İlişkinin bir diğer boyutunda İsrail, İran’a derin bir düşmanlık duymaktadır. Çünkü İsrail, İran’ı, Lübnan’da İsrail karşıtlığı ile bilinen Hizbullah gurubunun temel destekçisi olarak görür. Aynı zamanda İsrailli sivillere karşı terörizm uygulayan aşırı sağcı Filistin gurupları aktif bir şekilde desteklemekle suçlar. Bu durum haliyle Hindistan ve İsrail ilişkilerinin gelişimi sürecinde bir yarık oluşturmaktadır.

3.3. Birleşik Devletlerin Kararsız Rolü

Birleşik Devletler, Hindistan’ın İsrail’le bağlarını sürdürmesini istemektedir. Ama Amerika, Hindistan ve İsrail arasındaki gelişen bağları hoş karşılamasına rağmen, İsrail’in bazı savunma ihracı girişimlerinde önemli bir veto uygulamaktadır. Mesela 2000 yılında Amerika, Çin’le olası bir savaşta Amerikan ve Tayvan pilotlarına karşı bir saldırı endişesinden, Çin’e satışı planlanan iki milyar dolar değerinde Palchon satışını veto etmiştir.

ABD, genel olarak İsrail’den Hindistan’a hi-teck askeri ekipmanların satışını onaylaya gelmiştir. Hindistan İsrail ilişkisi belirli alanlarda Amerikan çıkarlarını sıkıntıya soksa da, Hindistan-İsrail arasındaki gelişen güvenlik bağları, Orta Asya’da ve Orta Doğu’da Amerikan siyasetlerine ve çıkarlarına yardım etmektedir. Hindistan-İsrail ortaklığındaki Amerika’nın yer yer kararsız tutumu, çıkarlarının sıkıntıya girdiği alanlarda tebarüz etmektedir.

Sonuç

Sonuç olarak Hindistan-İsrail arasındaki karşılıklı ilişkiler iki ülkenin çıkarlarının yakınlaşmasıyla son yıllarda önemli ölçüde güçlenmiştir. Bu ilişki yakın savunma bağları ve terörizme karşı ortak düşman tanımıyla hala geçerli kalmaktadır ve güçlü kılınmak istenmektedir. Her iki tarafın ilişkilerini ilerletmek girişimlerine rağmen girişimlerine rağmen önemli sınırlamalar bu ilişkinin varlığını sıkıntıya sokmaktadır. Her iki taraf bu sınırlamalar arasında ilişkilerine dikkatli bir şekilde kaptanlık etmek zorunda kalacaklardır. Mevcut ulusal sistem, Hindistan-İsrail bağlarının derinleşmesine müsait çevre sağlamaktadır. Her iki tarafın bu fırsatı ne kadar kullandığı bu ilişkinin gelişiminde doğrudan etki sağlayacak ve bu ortaklığın doğasını dizayn edecektir.

Hindistan ve İsrail bir tarihsel bağa sahiptir. Bu bağlar iki devletin savunma işbirliğinden terörizme karşı mücadeleye, ticarete ve kültürel değişimlere kadar birlikteliklerini daha da artırmalarını sağlayacak ve ortaklıklarını daha da etkilini ve uzun ömürlü kılacaktır.

Uyarı: Bu makalede yer alan görüş ve düşünceler yazarın kendisine ait olup GASAM için hiç bir bağlayıcılık ve sorumluluk içermez.

(India-Israel Partnership: Convergence and Constraints By Harsh V. Pant, http://www.mafhoum.com/press7/223P5.htm, 2004)

[1] Research and Analysis Wing
[2] Kesin olarak tanımlanmış koşullarda bir zincirleme tepkimeyi başlata bilecek asgari atom çekirdeği, parçalanabilir madde miktarı.
[3] Improvised Explosive Devise
[4] Republic Day

İlgili İçerikler

Son Yazılar