Bugünlerde uluslararası toplumun en önde gelen gündemlerinden birini Corona Virüs tartışmaları oluşturuyor. Bir pandemi olarak ilan edilen virüsün, tedavisi adına aşı üretim tartışmaları devam ederken; tüm dünyaya yayılabilme potansiyeli üzerinden sosyal ve politik etki ihtimalleri de büyük bir tartışma doğurmuştur. Bir taraftan küresel ekonomiye yansımalarıyla birlikte uluslararası siyasetin yeniden şekillenebileceği tartışmaları alevlenmişken; diğer taraftan da toplumsal hayatı tehdit edici boyutuyla ilgili olarak ülkelerin ekonomiden ziyade toplum lehinde bir karar alması gerektiği söylemini de güçlendirmiştir.
Söz konusu küresel salgın, küresel siyasetin önem arz eden ve dünyanın en önde gelen kitle siyasetinin yaşandığı, ancak bir süredir Keşmir Sorunu, Vatandaşlık Yasası gibi gündemlerle kendi vatandaşlarına karşı eşitsiz ve şiddet temelli politikalar takip eden Hindistan için de dikkatle takip edilen bir konuya karşılık gelmektedir. Hindistan’da şuana kadar Corona Virüs’ten 2 kişi hayatını kaybetmişken, vaka sayısı ise 100’ün üstüne ulaşmıştır. Ülkenin yaşamış olduğu deneyim ise İtalya deneyimi öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılabilir. Özellikle İtalya sonrası virüs tartışmaları, Hindistan’da Yeni Delhi yönetiminin ciddi adımlar atmasına yol açmıştır. Pek çok gazetenin manşetlerinde yer verdiği gibi, İtalya sonrası Hidistan kendisini adeta karantinaya almıştır. Bu karantina dönemi ise, ülkede sağlık, ekonomi ve devlet kapasitesiyle ilgili belli meydan okumalar ortaya çıkarmaktadır. Ülkenin Corona Virüs ile ilgili uygulamalarının başarısı, aynı zamanda devlet-toplum ilişkilerinin geleceğine de etki edebilecek bir süreci beraberinde getireceği düşünülmektedir.
Wuhan Sonrası Virüse Bakış
Wuhan, geçtiğimiz birkaç sene zarfında Modi’nin Çiz ziyaretinde Şi Cinping tarafından ağırlandığı ve Çin-Hindistan ilişkilerinin stratejikleştirilmesi bağlamında “Wuhan Ruhu” gibi sembolik kavramlarla anılıyordu. Ocak ayından itibaren ise, Wuhan merkezli yükselen virüs ülkede ilk başlarda uzaktan seyredilmiş ve Çin’i krize sokabilme potansiyeli üzerinden Yeni Delhi lehine belli güç boşluklarına neden olabileceği düşünülmüştür. Wuhan’da yaşanan kayıplara rağmen, Hindistan’da fazla vakaya rastlanmamış ve virüse karşı bağışık olunabileceği tartışılmıştır. Birçok ülke Çin’e karşı ağır tedbirleri uygulamaya koyuyorken; sınır komşusu olan Hindistan’daki vaka sayısı iki elin parmaklarını geçmiyordu. Özellikle Keşmir bölgesi üzerinden vaka sayısının artabileceği öngörülmüşken; bölgedeki güvenlik önlemlerinin zaten toplumsal hayatın işlerliğini azalttığından, bu durumun virüsün yayılmasına engel olmada etkili olabileceği de iddia ediliyordu. Bu açıdan Wuhan sonrası Hindistan’ın virüse yaklaşımının, ülkenin sahip olduğu bağışıklık sistemiyle ilgili olarak büyük bir sorun potansiyeli oluşturmayacağı ve daha çok mikropsuz etkileşimi simgeleyen ülkeye özgü “Namaste” selamlaşmasının ülkenin reklamını yaptığı gibi gayri ciddi bir şekilde geliştiği söylenebilir.
İtalya Deneyiminin Etkisi
Corona Virüsü’nün İtalya’daki yayılma hızı ve ortaya çıkan raporlar, tüm dünyada olduğu gibi Hindistan’da da olayın daha ciddiye alınması gerektiği anlayışını ortaya çıkarmıştır. Enfeksiyon, İtalya’da yüzde 47 gibi bir yayılma oranıyla ilerliyorken; bu ilerleme her geçen gün vaka sayılarının ikiye katlanması sonucunu doğuruyordu. Yine İtalya ve İspanya’daki ölümler, Çin’de karşılaşılan ölüm sayılarından çok daha hızlı büyüyordu. Hindistan’da da ölüm sayıları olmasa da, artan vaka sayılarının günden güne artışının yüzde 36 gibi bir orana karşılık gelmesi, konunun uzmanları ve kamuoyu tarafından derhal “sosyal mesafe” uygulamasının devreye konulması gerektiği üzerine yoğunlaşmayı ortaya çıkardı.
Bu doğrultuda geçtiğimiz hafta boyunca ülkede Corona Virüs’e karşı dramatik adımlar atıldı. Örneğin siyaset, Holi kutlamalarını iptal etme kararı alırken; bazı istisnalar dışında ülkeye gelen tüm turistler için vizelerin askıya alındığı açıklandı ve Hindistan vatandaşları dışında ülke dışından içeriye zorunlu olmayan tüm seyahatlerden kaçınılması önerisinde bulunuldu. Yine eyalet yönetimlerinin de işi ciddiye alması talep edilirken; Kerala, Delhi, Karnataka ve Maharaştra’daki bazı şehirlerde büyük toplantılar yasaklandı, spor etkinliklerini iptal edildi ve insanlar kalabalık alanlardan uzak durma yönünde teşvik edildi.
Ortaya Çıkan Genel Fotoğraf
Hindistan’da geçtiğimiz hafta gelinen noktada son durum 2 kişinin hayatını kaybetmesi ve 107 vaka sayısıydı. Rakamların artmaya devam etmesi beklenmekteyken; her geçen gün artan korku, sayıların İtalya, İspanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Güney Kore’de olduğu gibi aniden yükseleceği yönündedir. Şuana kadar, Hindistan deneyimi hastalığın tamamen “ithal edildiği” varsayımına odaklandı. Yani virüs, sadece seyahat geçmişi olan veya seyahat eden insanlarla temas edenler üzerinden bulaşabiliyordu. Bu durum, konunun uzmanlarınca Hindistan’ın yeterince test yapmadığı ve toplumdaki bulaşma oranının bilgisine tam sahip olunmadığı bilgisine karşılık gelmektedir. Bu açıdan virüsün, ülkede yakın zamanda seyahat edenlerin ötesine yayılması bekleniyor. Bu doğrultuda, ülkede bu haftadan itibaren Hindistan Tıbbi Araştırma Konseyi, virüsün topluma yayılma belirtilerini araştırmayı hızlandıracakken; bundan sonraki süreçte maksimum “sosyal mesafe” yaklaşımının mümkün olduğun teşvik edilmesi gerektiği tartışılıyor.
Karşılaşılan Üç Temel Meydan Okuma
Hindistan bugüne kadar çocuk felci, SARS ve Nipah virüsü gibi farklı hastalıklara karşı mücadelede büyük bir başarı kazanabilmişken; bu defaki salgının öncekilerden daha tahrip edici olduğu tartışılıyor. Bu açıdan virüsün ülkede 3 alanda devleti test edeceği düşünülüyor.
Bunlardan birincisi sağlık alanıyken, virüs öncesinde de ülkede siyasi tercihlere en fazla yön veren konulardan birinin sağlık olduğunu belirtmek gerekiyor. Ülkedeki sağlık sistemine büyük bir bütçe ayırmayan yönetimler, sağlık sisteminin bugünkü kötü durumunun en büyük sebebi olarak görülüyor. Bu açıdan seçimlerde sağlık alanında verilen vaatler ciddi karşılık bulabiliyor. Nitekim bugünkü krizle ilgili olarak da fiziki kapasite açısından her şeyden önce yatak sayısının bile büyük bir krizi ortaya çıkarabileceği hatırlatılıyor. Özel ve kamusal sağlık hizmetlerinde yıllarca devam eden eşitsiz gelişimiyle ilgili olarak, kısa bir sürede ihtiyaç duyulan koordinasyonun sağlanmasının zor olduğu iddia ediliyor.
Diğer bir test alanı ise devlet kapasitesi ile ilgilidir. Hindistanlılar özellikle de ülkede yaşanan son kaos olaylarından sonra devlete eskisi gibi güvenemiyorlar. Bu açıdan yoğun bir güvensizlik içerisinde bulunan insanların, karantina ve izolasyon servislerinden kaçma hikayeleri gündemin ilk sıralarında tartışılıyor. Son Vatandaşlık Yasası ve akabinde inşa edilen göz altı kampları da devlet aleyhinde gelişen bu güvensizliğe katkıda bulunuyor. Bu açıdan devletin ülke içerisindeki seyahatleri kontrol edebilme ve sosyal mesafeyi arttırma çabalarının sonuçsuz kalacağı iddia ediliyor.
Son olarak altı çizilmesi gereken konu ise ekonomi ile ilgilidir. Salgının ülkedeki söz konusu sebeplerden dolayı kısa süre içerisinden büyük rakamlara ulaşacağı beklenmekteyken; bunun ekonomiye yansımasının da büyük bir tehlikeye karşılık gelebileceği tartışılıyor. Modi döneminin başlarında büyük bir ivme yakalayan Hindistan ekonomisi, son dönemlerde ise büyük bir kriz içerisindeydi. Başta tarım krizi olmak üzere ekonomide bir türlü istenilen seviyeye gelinememesi, bir taraftan iç siyasette dengeleri sarstığı, diğer taraftan da ülkenin dış politikadaki hedefleri açısından acele etmemesi gerektiği tartışmalarını ortaya çıkarmıştı. Corona Virüsü dolayısıyla gündemde olan ekonomideki Büyük Hindistan Duraksaması’nın daha ileri boyutlara taşınabilecek olması, ülkedeki krizi daha da içerisinden çıkılmaz bir yöne doğru sevk edeceği iddia edilmektedir.