Dünyanın en büyük demokrasisinden dünyanın en büyük seçimleri çok yakında… Nüfus 1,3 milyar olunca Nisan ayında başlayacak seçimlerin Mayıs ayında nihayete ermesi de doğal. Bunun yanısıra, her eyaletinin kendisine ait bir seçim takviminin bulunuyor oluşu da sürecin uzun olmasının bir nedenidir. Evet, Hindistan’dan bahsediyoruz. 2019 Hindistan Genel Seçimleri Nisan ayında başlıyor. Seçimlerin ortalama 5 hafta sürdüğü ülkede Mayıs ayında sonuçlanması bekleniyor.

Bugün Hint siyasetine yön veren temel dinamikler, ülkenin ‘kurucu’ partisi olarak görülen “Hindistan Ulusal Kongre” INC ile 2014’ten beri iktidar kanadı olan BJP “Hindistan Halk Partisi”dir. Her iki parti de ülkedeki başat iki parti koalisyonundan birine mensuptur. Hindistan Ulusal Kongre Partisi, 2004’te oluşturulan Merkez-Sol çizgideki “Birleşik İlerici İttifakı” (UPA); BJP ise 1998’de kurulmuş olan Merkez-Sağ yelpazesindeki “Ulusal Demokratik İttifakı” (NDA) koalisyonunun desteğini almaktadır. Her iki koalisyon da 20’den fazla partiden oluşuyor. Ülkede parti koalisyonlarının kurulmasındaki itici güç, 1990’lı yılların ortalarına değin ülkedeki tek hâkim parti konumundaki INC’nin gücünün zayıflamaya başlamasıyla birlikte bir partinin kendi başına mutlak çoğunluk kazanmasının zora düşmüş olmasıdır. BJP liderliğindeki NDA hükümetinin 30 yıl sonra salt çoğunluk hükümeti olduğu belirtilmelidir. Kongre’nin ülkenin kendisine has toplumsal harmonisine cevap verebilen çizgisine nazaran, BJP’nin Hindu milliyetçiliğinin yükselmesinde itici güç olması dikkate değer. 2019 Hindistan genel seçimlerine ramak kala yine Kongre ve BJP cepheleri ön planda. İktidara geldiği 2014 yılında 7 eyalet kontrolü altında iken, bugün Hindistan’ı oluşturan 29 eyaletin 16’sında BJP yönetimi hâkim. Ülke nüfusunun yaklaşık 634 milyonunu (%51) idare eder durumda. Bu sayı birkaç ay öncesine kadar yaklaşık 888 milyondu (%70). Geçtiğimiz aralık ayında yapılan eyalet seçimlerinde 3 eyaletin kaybedilmesi Modi’nin ‘yenilmez’ imajını sarstığı kesin. Diğer yönden INC’nin sahip olduğu yönetim ise şimdilik 5 eyaletle sınırlı. Modi, her ne kadar 2014 yılında sağladığı ‘ezici’ zaferi sağlayamayacak gibi görünse de 2019 seçimlerinden yine ‘zaferle’ çıkacağı kuvvetle muhtemel. “Hindutva” temelinde uyguladığı birtakım politikalar kimi kesimi rahatsız etse de onun ekonomik kalkınma açılımları genel mahiyette memnun edicidir.

Öte taraftan, INC’nin Başbakan Adayı Rahul Gandhi, Hindistan’ın bağımsızlığından bu yana siyasetinin öncü konumunda olan ve Nehru-Gandhi ailesi olarak bilinen uzun soluklu politikacılar camiasından geliyor. Eski INC Başkanı Sonia Gandhi ile 1984-89 yılları arasında Hindistan’ın 6. başbakanlığını yapmış Rajiv Gandhi’nin oğludur. 2017’de Kongre başkanlığını devralan ve Hindistan’ın parlamento üyesi olan Gandhi, 2014 Hindistan genel seçimlerinde Kongre’nin kampanyasını yönetti ancak parti, tarihinin en kötü seçim sonucunu yaşadı. 2009 genel seçimlerinde kazanılan 206 sandalyeye kıyasla sadece 44 sandalye kazanabildi. INC liderliğindeki seçim ittifakı olan UPA, seçimde şimdiye kadarki en kötü performansını sergiledi ve daha önce kazanılan 262 sandalyeyle karşılaştırıldığında sadece 59 sandalye kazanabildi. Gelecek ay gerçekleşecek 2019 genel seçimleri için popüler bir tercih olan görevdeki Hindistan Başbakanı Modi’nin de yine oldukça gölgesinde kalmakta. Salt çoğunluk olan 272 sandalyenin fazlasını elinde tutan, yani 282 sandalyesi bulunan iktidar kanadının karşısında sadece 44 sandalyeye sahip bir Rahul Gandhi tarafı söz konusu. Bu seçimlerde rakamların biraz INC lehine değişme ihtimali olsa da ‘zafer’ sonucu çok da değişmeyecek gibi…

INC Partisi, ülkedeki “unity in diversity” (çeşitlilik içinde birlik) düsturuna daha yakın bir çizgide olarak okunabilir. Tarihsel olarak Hint siyasetine hâkim olan INC için 2014 yılı bir felaketti. Kongre’nin 2014 mağlubiyetinde temel iki sebep vardır: parti içi anlaşmazlıklardan kaynaklanan işlevsizleşme girdabı ve buna paralel olarak gün yüzüne çıkan yolsuzluk skandalları. Bunlarla birlikte, hatalı ekonomik yönetim, yükselen işsizlik oranları, gelir dağılımındaki artan adaletsizlik, yükselen milliyetçilik de önemli nedenler.

Hint siyaset tarihinin en uzun ve katılım oranının en yüksek (834 milyon seçmen, 554 milyon katılım; %66,44)[1] olduğu son genel seçimler, 7 Nisan-12 Mayıs 2014 tarihleri arasında 9 aşamada gerçekleşti ve 16 Mayıs 2014’te ise seçim sonuçları açıklandı. NDA’nın lider partisi BJP, 1984’ten bu yana genel çoğunluğu kazanan ilk parti oldu. BJP’nin adayı ve ‘Hindistan’ın bağımsızlık kazanmasından sonra dünyaya gelmiş olan ilk başbakanı’ Narendra Modi, 26 Mayıs 2014 günü Hindistan’ın 14. Başbakanı olarak yemin etti.

Narendra Modi, Hindistan’ı altüst eden yolsuzluk ve rüşvet ile mücadele edileceğinin yanısıra, ülke ekonomisini iyileştireceği ve yaşam standartlarını yükselteceği vaadi ile kazandı. Bu konular üzerinde yorulmadan kampanyalar yaptı, bazen bir anda birkaç kişiyle konuşarak, şahsen olamayacağı hologram projeksiyonları kullanarak, gazete ve televizyondan Twitter ve Facebook’a kadar eski ve yeni medyayı zekice kullanmaya başladı. Ancak dış politika konusunda çok az şey söyledi. Dahası, BJP manifestosu 52 sayfanın sadece 3’ünü Hindistan’ın uluslararası ilişkilerine ayırdı.[2]

BJP’nin seçim manifestosunda belirtilen Modi’nin dış politika gündeminde üç öncelikli alan belirlenmişti. Bunlar, ekonomik gelişimine katkı sağlaması adına Hindistan’ın kilit devletlerle (özellikle Doğu Asya) uluslararası ilişkilerini geliştirmek; Hem Pakistan hem de Çin hususunda ülkenin güvenliğini desteklemek; Yeni Delhi’nin küresel duruşunu ve etkisini artırmak için Hindistan’ın Batı’daki ve gelişmekte olan dünyadaki ‘yumuşak gücünü’ güçlendirmektir.[3] Gerek dış siyasette gerekse iç siyasette Modi ekonomiyi hep ön planda tuttu. Ekonomik gelişim ereğiyle, Avustralya ve ABD gibi yerlerde Hindistan’ın zengin diaspora topluluklarıyla daha iyi bağlantılar kurmak, doğrudan yabancı yatırımlar elde etmek, çokuluslu şirketler için bir üretim merkezi olarak ülkesinin “Hindistan’da Yap” açılımını teşvik etmek ve Hindistan’ın altyapısına yatırım yapmak için sayısız girişimlerde bulundu. Bu bağlamda Japonya ile ilişkilerini oldukça ilerletti. Çin’in Asya Altyapı Yatırım Bankası’na katıldı. Savunma ve güvenlik bağlamında temkinli ve dengeli siyaset güden Modi, seçim manifestosunda artırılmış askeri modernizasyon programı ile ülkenin nükleer doktrininin revizyonu dâhil olmak üzere, sınır ötesi terörle ilgili ulusal güvenlik düzenlemelerinin revize edilmesi sözünü[4] tutmakla beraber, manifestosundaki “çıkarlarımızı karşılıklı olarak geliştirmek için müttefikler ağı yaratacağız”[5] sözünü vermesi de oldukça dikkat çekiciydi. Çünkü bu cümle Hint dış siyasetinde yaşanan bir paradigma kaymasının da somut bir itirafı niteliğindeydi. Ancak Modi Avustralya, Japonya ve ABD gibi kilit ortaklarla bir dizi iyileştirilmiş stratejik ortaklık anlaşması imzalasa da bahsi edilen “müttefikler ağı” mantığı, manifestodaki beklenen boyuta ulaştırılmadı. Zira mevcut Hint dış siyasetinin değerleri her ne kadar törpülenmiş olsa da ihtiyatlı duruş sayesinde temel gelenekten tam olarak bir kopuş yaşanmadı. ‘Yumuşak güç’ ekseninde verilebilecek en güzel örnek ise güne yogayla başlamayı seven Modi’nin çağrısına binaen Birleşmiş Milletler’de 21 Haziran’ı “Uluslararası Yoga Günü” ilan edilmesine karar kılınmasıdır. Lakin bu gibi atılımların Hindistan’ın ‘yumuşak gücü’ üzerinde önemli bir etkisinin olup olmadığı henüz netleşmedi.

Narendra Modi, “Antyodaya” ilkesinden derinden ilham alan kişi olarak lanse edilir. Antyodaya esasen müreffeh ve mutlu bir toplumu amaçlayan bir sosyo-ekonomik kalkınma düşüncesidir. Bu uğurda ilk olarak her vatandaşın ulusun mali sistemine entegre edilmesini sağlamak için finansal katılım girişimi başlatıldı. Ülkede üretime ivme kazandırmak ereğiyle “Make in India” (Hindistan’da Yap) kampanyası ilan edildi.  Ardından, “Swachh Bharat” (Temiz Hindistan) misyonunu açıkladı. Sonrasında, ülkeyi bilgi toplumuna ve bilgi ekonomisine dönüştürmeyi hedefleyen “Digital India” (Dijital Hindistan) misyonunu ilan etti. Son olarak, ülkedeki genç girişimci yetenekleri farklı becerilerle eğitmeyi amaçlayan “Skill India” (Yetenekli Hindistan) misyonu açıklandı. Bahse konu olan kampanya açılımlarının iki boyutlu nihai maksadı vardır: içte kalkınmaya ve bilinçlenmeye ivme kazandırmak; dışta ise bilhassa ülke prestijini yükseltmek ve mevcut global konjonktüre uyum sağlamak.

“Hindutva” (Hinduluk/Hindu Milliyetçiliği) ideolojisinin başat figürleri olan BJP ve Modi, ülkede önemli ölçüde Hindu milliyetçiliğinin yükselmesine sebep olmuştur. “Hindistan Hindularındır” ve “tek millet, tek kültür, tek din, tek dil” mottolarıyla dikkat çeken BJP’nin lideri olan Modi, tartışmalı bir şahsiyettir. Her şeyden önce, Hindistan’da üç kez yasaklanan “Rashtriya Swayamsevak Sangh”ın (Ulusal Gönüllü Organizasyonu-RSS)[6] aktif bir üyesidir. Gujarat’ın başbakanlık görevini yürüttüğü esnada, söz konusu eyalette yaşanan Müslümanlara yönelik sistematik şiddet girişimlerinde yeterli müdahalenin gösterilmemiş olması, Modi’nin hanesine oldukça büyük bir eksi yazdırmıştır. Diğer yönden, geçtiğimiz yıl, ülkenin yeni vatandaşlık yasası gereğince, Bangladeş’in bağımsızlık sürecinde Hindistan’a göç etmiş olan yaklaşık 4 milyon Müslümanın ‘yasadışı göçmen’ olarak kabul edileceği gündeme geldi. Bunun yanısıra, Naypyidaw Yönetimi’nin izlediği ‘etnik temizlik’ siyaseti yüzünden Myanmar’ın Rakhayn (Arakan) Eyaleti’nden Hindistan’a sığınan Rohingya Müslümanlarına sahip çıkılmaması söz konusu. Başka bir örnek de Müslüman kökenli Allahabad kent adının Prayagraj, Faizabad kentinin Ayodhya ismiyle güncellenmesi gibi, uzun zamandır hükümetin gündeminde olan birtakım yer adlarının değiştirilmesi durumu mevcut.

Modi’nin din, dil, etnisite, vs. gibi birçok temelde yekpare profili olmayan ülkede, mevcut çeşitliliğin göreli ahengine zarar verebilecek eğilimleri yadsınamaz. Ancak diğer yandan, sağladığı ekonomik iyileştirme Modi’nin popülaritesini artırmıyor değil. Her ne kadar ülkedeki her kesime hitap etmiyorsa da güçlü kesimin desteğini alabiliyor olması, ülke dışında sahip olunan geniş Hint diasporasından yararlanabilmesi, global çapta ülkenin çıtasını yükseltmesi, iç ve dış siyasette yenilikçi tarzı, açılımlarını dikkat çekici bir şekilde lanse edebilmesi ve medyayı proaktif bir şekilde kullanabiliyor olması da onun popülerliğini artırmakta.

Son bir aydır tüm dünyanın izlemekte olduğu, Keşmir üzerinden Pakistan’a yönelik sert hamleleri, Hindutva’nın yükseliş yaşadığı ülkede Modi’nin seçim arifesi Hindu tabanındaki ağırlığını korumak, tersten okursak, Hindu tabanının kendi üzerindeki ağırlığını karşılayabilmek adına yapılmaktadır. Modi’nin Pakistan çıkışlarına bir süre daha şahitlik edeceğiz. Yani Nisan’a kadar Pakistan’ın Keşmir üzerinden hedef tahtasında olmasını izlemeye devam edeceğiz. Seçim sonrasında ise şubat öncesindeki statüko kendiliğinden gelecektir. Bunun yanısıra, 2019 genel seçimlerinde de statükonun korunması kuvvetle muhtemel. Yani Modi Hükümeti’nin yine iktidar kanadı olmaya devam etmesi çok büyük olasılık. Ancak mevcut yönetim yeni iktidar dönemindeki politikalarında biraz rötuşlar yapmalı. Dış siyasetinde izlemeye çalıştığı ‘Hint tarzı denge’ mantığını, iç siyasetinde de bilhassa ülkenin tüm iç dinamiklerini gözeterek sağlamaya çalışmalı. İç siyasetteki Hint tarzı dengenin karşılığı da çeşitliliğin harmanlanmasıdır. Hindistan’ın iç dinamikleri özelinde en rasyonel yaklaşım, tüm farklılıkların bir potada eritilmesi zihniyetiyle hareket edilmesidir. Dış siyasetinde denge mantığı zemininde sergilediği duruş rasyonel olsa da bundan daha da akılcı olanı Pakistan tutumunu değiştirip bir şekilde bu kronik düşmanlığa son verecek stratejiler geliştirmesidir. Hindistan’ın Pakistan’la ilişkilerini iyileştirmesi kulağa ütopik gelse de imkansız değil ve onun ilişkilerini istikrara kavuşturması, ilginç bir şekilde kendisinin bölgesel liderlik ülküsünde, aynı zamanda büyük güç/küresel güç ideasında lokomotif görevi görecektir.

GASAM Uzmanı; Duygu Çağla Bayra,                                                                  Karadeniz Teknik Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda Doktor Adayı

[1] Election Commission of India, General Elections, 2014 (16th LOK SABHA), New Delhi: Government of India. https://eci.gov.in/files/file/2837-voters-information/(Erişim Tarihi: 7.3.2019).
[2] Bkz: BJP (2014), Election Manifesto 2014: Ek Bharat, Shreshtha Bharat: Sabka Saath, Sabka Vikas, New Delhi: Bharatiya Janata Party. https://www.bjp.org/images/pdf_2014/full_manifesto_english_07.04.2014.pdf (Erişim Tarihi: 7.3.2019).
[3] BJP, s. 39.
[4] BJP, s. 38-39.
[5] BJP, s. 40.
[6] “Sangh Parivar” olarak bilinen RSS ile bağlı grupları bugün Hindistan’daki en güçlü organizasyonlardır. Sangh Parivar (Organizasyonlar ailesi/RSS ailesi), 1925’te kurulan ve fanatik Hindu milliyetçiliğinin temeli olan RSS ile ilgili tüm kuruluşların ‘ailesi’ni ifade eder. Sangh Parivar’ın parlamenter siyasi kanadı 1951’de kurulan ve 1977’de çalışmalarına son veren Bharatiya Jana Sangh’ın (Hint Halk Birliği) halefi BJP’dir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz