Imran ve Erdoğan

Paylaş

1930 lu yıllarda rotası Avrupa olan ve Pakistan’dan havalanan bir Pakistan uçağının pilotu, “An itibariyle Türk hava sahasına girmiş bulunuyoruz.” anonsunu yaptığında yolcuların şaşkın bakışları arasında ayağa kalkan uçağın yolcularından Pakistanlı mütefekkir ve milli şair Muhammed İkbal, önünü düğmeler ve 1 dakika öylece ayakta saygı duruşunda bekler.

Şaşkın bir halet-i ruhiye ile Türkiye anons edilince neden ayağa kalktığını soran dostlarına “Öyle bir milletin topraklarına girdik ki, bu millet tam 600 yıl İslam’a muhafızlık, mazluma hamilik yaptı. Burası Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretlerinin uyuduğu topraklar. Bu millete olan saygımdan ayağa kalktım.” der İkbal.

Perşembe günü Pakistan’dan havalanan Pakistan Başbakanı Imran Khan’ın uçağının neden İstanbul ya da Ankara değil de Konya’ya indiğinin de cevabıdır bu…

Spor kimi ülkeler için hayatın merkezindedir. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde spor, toplum sosyolojisini ve psikolojisini tatmin etmek ve yönetmek adına önemli bir araçtır.

Uluslararası mecralarda dışlanmış, ötelenmiş, itibarsızlaşmış, ulusal ve uluslararası ölçekte hükümetlerine ve devletlerine olan güvenlerini yitirmiş, başarı umutlarını kaybetmiş toplumlar spor gibi farklı alanlarda kahraman ararlar.

Örneğin ABDli Müslüman boksör Muhammed Ali ezilmiş tüm İslam Coğrafyasının küresel bir kahramanıydı. Rakiplerine indirdiği ezici her yumrukta İslam Coğrafyası Batı alemi tarafından ezilmişliğinin ve aşağılanmışlığının hıncını alırdı adeta. Onun içindir ki, Muhammed Ali Amerika’da ringe çıkacağı zaman yerkürenin doğu yakasında sabaha kadar ışıklar sönmez, uykulu gözlerle onun dövüş saati beklenirdi.

Pakistan’ın yeni seçilen Başbakanı Imran Khan, Muhammed Ali kadar küresel ölçekte bir ümmet kahramanı olmasa da ülkesi Pakistan’ın milli kahramanı.

90’lı yıllarda Pakistan Karaçi Üniversitesi’nde lisans ve yüksek lisansımı yaptığım yıllarda Pakistan Kriket Milli Takımı’nın efsane kaptanı Imran Khan, Pakistan halkı için kriket milli takım kaptanı olmaktan çok öte bir efsaneydi. Imran Khan kaptanlığında Pakistan Kriket Milli Takımı 1992’de Avustralya’daki Dünya Kupası’nda şampiyon oldu. Bu, Pakistan’ın aldığı ilk ve tek Dünya Kupası oldu. Şampiyonluk İmran Khan’a Pakistanın en çok ihtiyaç duyduğu liderlik kapısını araladı.

Peştun kökenli olması hasebiyle daha beyaz olan teni, uzun boyu, çatık kaşlı ciddi siması ile İtalyan film yıldızlarını andıran kaptan Imran Khan, Muhammed Ali Cinnah’tan sonra Pakistan halkı için yeni bir milli kahraman ve liderdi.

Imran Khan 1996 yılında spora veda edip Pakistan Adalet Hareketini (PTI) kurduğunda Türkiye’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde güçlü Recep Tayyip Erdoğan rüzgarı efsaneye dönüşmeye başlamıştı bile. O yıllarda Karaçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde Pakistan siyasetini yakından izleyen bir üniversite öğrencisi olarak Imran Khan için Pakistan’ın Recep Tayyip Erdoğan’ı demiştim.

Her ikisinin de üst düzey liderlik vasfı, birinin futbol diğerinin kriket yani spor geçmişleri, halklarının umudu haline gelmiş olmaları, uzun boyları ve karizmaları, toplumsal algı kabulleri, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele söylemleri, emperyalizme karşı duruşları Imran Khan’ı nazarımda Pakistan’ın Recep Tayyip Erdoğan’ına dönüştüren yeterli nedenlerdi.

Ve şimdi kader güçlü ve karizmatik bu iki lideri Ankara’da bir araya getirdi.

Türkiye ve Pakistan İslam aleminin misyon üstlenecek iki önemli ülkesi. Böyle olunca her iki liderin ülkeleri için olduğu kadar İslam coğrafyasının sorunları için de ortak misyon geliştirmeleri ve üstlenmeleri gerekiyor. Pakistan ve Türkiye potansiyelleri itibariyle kendi sınırlarına hapsolabilecek ülkeler olamaz.

Müslüman mahalle sorunları, Müslüman mahalle çocuklarının üretecekleri Müslüman mahalle mekanizmaları ile çözümlenmediği sürece İslam coğrafyasına huzur asla gelmeyecektir. Müslüman mahallelerin umudu haline gelmiş iki güçlü Müslüman mahalle çocuğu; Recep Tayyip Erdoğan ve Imran Khan Müslüman mahalle sorunlarının kalıcı çözümüne ilişkin etkin, sürdürülebilir, kurumsallaşmış ortak bir felsefe geliştirmek zorundalar.

Nüfuz ve kültür coğrafyalarına yeniden akan bir Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak Sayın Erdoğan’ın Türkiye açısından son derece iki kritik ve stratejik ülke olan Pakistan ve Afganistan için kendisine karşı sorumlu olacak bir özel temsilci atamasının gerekli ve önemli olduğuna inanıyorum. Pakistan ve Afganistan Türkiye açısından hariciyemizde bir daire başkanlığı uhdesine sığdırılamayacak kadar önemli ve hayati coğrafyalardır.

Afganistan ve Pakistan nüfuz, kültür ve medeniyet coğrafyamızın birer sınır karakolları hüviyetindedir. Ankara demek İslamabad ve Kabil demektir. Ankara’nın huzur, istikrar ve güvenliği Kabil ve İslamabad’ın huzur ve istikrarından geçer.

 

İlgili İçerikler

Son Yazılar