İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’un Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a karşı diplomatik teamüller ve nezaket dışı muamelesini okuduğumda, Türkiye’nin Ortadoğu’ya ilişkin izlediği etkin ve taşları yerinden oynatacak stratejinin yolunda gittiğini anladım. Doğrusu bu dozda olmasa da, bir süredir İsrail’in böyle bir panik ve şok tepkisi vermesini bekliyordum. Ama, İsrail cephesinden bakıldığında karşı karşıya kaldığı tehdidin büyüklüğü ve buna bağlı gelişen şok, böyle bir tepkiyi anlaşılır kılıyor. İsrail, Türkiye’nin başını çektiği ve son Lübnan adımına kadar gördüğüne inanmak istemediği, stratejik anlamda İsrail’in güvenliğini ortadan kaldıracak bir proje ile karşı karşıya. Yine 29.09.2009 tarihli Yenişafak Gazetesi’nde bu köşede ele aldığımız “Büyük Değil Sınırsız Ortadoğu Projesi” başlıklı analizimizde, Sınırsız Ortadoğu Projesi (SOP) yolunda atılacak adımların doğuracağı en büyük sonuçlardan birinin de, İsrail’in yalnızlaştırılması olacağını belirtmiş ve ortadan kalkacak sınırlarla İsrail’in kendini güvende hissetmeyeceğini, bir kuşatmanın içinde bulacağını vurgulamıştık. Bugün İsrail’in ortaya koyduğu panikatak Ayalon tepkisi, bu stratejinin doğal bir sonucudur.
Türkiye İsrail’e Tecrit Uyguluyor…
Türkiye Sınırsız bir Ortadoğu’nun ilk adımlarını İsrail’e ciddi stratejik mesajlar içerecek nitelikte, İsrail’i çevreleyen Suriye, Ürdün ve son olarak Lübnan’la sınırları kaldırarak atmış oldu. Ortadoğu haritasını masaya yatırdığınızda Türkiye’nin sınırlarını kaldırdığı ülkelerin İsrail’i kuşatan ülkeler olduğunu görürsünüz. Bu bir stratejik anlamda bir tesadüf olamaz. Kaldı ki, sınırsız bir Ortadoğu’ya doğru atılan adımlar sınırların kalkması ile sınırlı kalmayıp “Yüksek Düzeyde Stratejik İşbirliği”ne dönüşüyor ki, İsrail’e sınırlarını aştıran, saldırgan hale getiren asıl nokta burası. 60 senelik bir ülke olması hasebiyle İsrail’in diplomatik teamül ve ahlakı henüz kavrayamamış, özümseyememiş olmasını bu açıdan hoş görmeliyiz! İçine düştükleri korkuya saygı duymak gerekiyor. Hemen bir empati yapalım mesela. Diyelim ki, sınırlarımızın hemen öte başında Rusya’nın liderliğinde bize diş besleyen Yunanistan, Bulgaristan, Ermenistan sınırlarını kaldırarak yüksek düzeyli bir stratejik işbirliğine girmiş olsunlar. Böyle bir durumda endişeye kapılmaktan, davranış bozukluğu sergilemekten daha doğal ne olabilir!
SOP’un Ortak Savunma Aşaması Herşeyin Sonu
İsrail, çevresinde oluşan ve kendini dar bir coğrafyaya mahkum eden SOP bütünleşmesinin geleceği için ne anlama geldiğinin farkında. Şimdilik İsrail ve ABD güdümünde bir rejimle yoluna devam eden Mısır’ın da ilerleyen süreçte Sınırsız Ortadoğu Projesi’ne dahil olmasıyla birlikte, İsrail için çember tamamen daralmış olacak. SOP yolunda her ülke ile hayata geçirilen Yüksek Düzeyde Stratejik İşbirliği’nin ortak savunma ayağına geçildiğinde bu İsrail için bir Armegedon anlamına geliyor. İsrail, seçeneklerini ve hamle şanslarını tek tek kaybediyor, köşeye sıkışıyor. Bundan böyle SOP yolunda atılan her adım İsrail’i Ortadoğu’da ya kalıcı bir barışa zorlayacaktır, ya da sanatoryuma dönüşmüş daracık bir coğrafyada tecrit edilmiş bir yaşama mahkum edecektir.
Güç, Batıdan Doğuya Göç Kayıyor
SOP coğrafyasının ve kapsamının genişleyerek, ekonomik ve siyasi işbirliğinin ardından ortak savunma işbirliğine dönüşmesi ile oluşacak güçlü, dirençli ve dik bir Ortadoğu, ABD’nin İsrail’i koşulsuz himaye politikalarını da mutlaka etkileyecektir. İsrail söz konusu olduğunda Siyonist lobilerin güdümüyle İsrail halkının menfaatlerini kendi halkının menfaatlerinin üzerinde tutan ABD, artık rasyonel olmayan politikalardan vazgeçmek zorundadır. Bu satırları kaleme aldığım sırada “The Washington Post” gazetesinden gelen son dakika haber maili, Amerika’nın ciddi bir ticari açıkla karşı karşıya olduğunu haber veriyordu. ABD’nin özellikle Çin’le Dünya genelinde girişmiş olduğu global ticari savaşı kazanması bu şartlarda oldukça zor. Yine 10 Ocak Pazar günü The New York Times gazetesinde yer alan bir habere göre, ABD’nin büyük bedellerle işgal ederek tutunmaya çalıştığı Afganistan’da, Çin 3,4 milyar dolar ödeyerek Kabil’in 30 km güneyinde dünyanın en zengin el değmemiş bakır yataklarının işletmesini 25 yıl için satın almış durumda. Çin, ihaleye katılan ABD’li, Kanadalı, Rus, Kazakistanlı ve Avrupalı rakiplerinden 1 milyar dolar daha fazla vererek bu kaynakları işletme hakkını elde etmiş bulunuyor.
ABD’li birçok stratejistin de dikkat çektiği gibi (Three Billion New Capitalists: The Great Shift of Wealth and Power to the East, Clyde V. Prestowitz, 2005) güç ve zenginliğin batıdan doğuya büyük göçü başlamış durumda. ABD’nin dünya üzerindeki hegemonyası her geçen gün daha da zayıflamaya yüz tutuyor. Bu aşamada birilerinin çıkıp Amerikan halkına İsrail’i himaye etme uğruna körü körüne izlenen Ortadoğu politikalarının ABD’yi zafiyete uğrattığını ve adım adım tükenmeye ittiğini anlatması gerek. Amerikan kamuoyunun vergilerinin nereye gittiğini, büyük bedeller ödenerek Irak’ta, Afganistan’da verilen savaşlarla kimin güvenliğinin sağlanmaya çalışıldığını iyi anlaması lazım. Ve belki de tüm bunların bir kampanya ile Amerikan halkına anlatılması gerekiyor.
Türkiye SOP Sınırlarını Genişletmeli
Türkiye, sınırsız Ortadoğu’ya doğru adımlarını hızlandırmalıdır. 100 yıllık haritalardan silinecek bir sonraki sınırın Mısır sınırı olması gerekirdi. Ancak görünen o ki, Mısır’ın bu süreç öncesinde kendi içerisinde siyasi bir dönüşüm ve uyum süreci yaşaması gerekmektedir. Gazze’ye yardım konvoyuna çıkarılan güçlük bunun somut örneklerinden biri. Bu dönüşüm sürecinin çok geç olmayacağı kanaatindeyim. Aksi halde Mısır, Ortadoğu’da İsrail’in yalnızlığını paylaşacak bir ülke olarak kalacaktır.
Şu noktanın altını önemle çizmek gerekiyor. İsrail’in Ayalon aymazlığı Türkiye’nin kararlı bir şekilde uygulamaya koymuş olduğu Ortadoğu politikalarının sağlaması ve testi açısından pozitif bir tepkidir. Bu tepki, Ortadoğu’yu tüm medeniyetlerin barış ve huzur içinde yaşam sürdüğü, başta insani değerler olmak üzere, siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda bir cazibe coğrafyası haline getirme yönünde Türkiye’yi daha da motive etmelidir. SOP ile kalkacak her sınır, bu coğrafya da başlayacak altın bir çağa doğru atılan adımlar olacaktır. 10.02.2016