Hilafetin temsilcisi olan Osmanlı Devleti 1911 Trablus ve 1912 Balkan savaşlarıyla iyice sarsılmış durumdaydı. Onun bu durumu dünyadaki Müslümanları da olumsuz yönde etkilemekte ve buhrana sebep olmaktaydı.

İslam dünyasında Osmanlı Devleti’ni maddi manevi destekleyenlerden biri de Hintlilerdi. 1897 Yunan Savaşı sırasında ve Hicaz Demir Yolları için yüklü miktarda maddi destek sağlamışlardı. Balkan Savaşlarında ise Dr. Muhtar Ahmet Ensari başkanlığında bir Hilal-i Ahmer ekibi göndermişlerdi.[1] Diğer taraftan gelecekte kurulacak olan Pakistan’ın milli şairi olacak olan Muhammet İkbal gibi alimler Osmanlı Devleti için düzenlenen toplantılarda halkı bilinçlendiriyorlardı.[2]

İngiliz Hindistan’ında Hilafet savunucuları sadece tanınmış simalar değildi. 1895 yılında bugün Hindistan topraklarında bulunan Karnal şehrinde doğan Zafer Hasan, üniversite eğitimini yarıda bırakarak ülkesini terketmişti. Bu kaçışın sebebi İngilizleri, Afganlar yardımıyla Hindistan’dan çıkartmaktı. On bir arkadaşıyla beraber önce Afganistan’a kaçan Zafer Hasan burada yaklaşık yedi yıl kaldı. Bu uzun süre içerisinde arkadaşlarından kimi ülkesine geri döndü kimi orada evlendi kimisi ise o dönemde Kabil’de bulunan Rusların tesirinde kalarak komünist Rusya’ya hizmet etti hatta işleri bitince de Ruslar tarafından yok edildi.

Zafer Hasan ve arkadaşları Afganistan’a vardıklarında hayal kırıklığına uğramışlardı. Hindistan’da yaşadıkları hayat ile burada yaşanan hayat aynı değildi. Afganistan bir yokluk ülkesiydi.

İkinci bir plan olarak düşündüklerini yapmak yedi yılını alacaktı. Bu plan ise Darülhilafe’nin yine aynı düşman olan İngilizler tarafından işgal edilmesi meselesiydi. Zafer Hasan’ın İstanbul’a gitmesi artık yeni amacıydı. Komünist düşünceyi benimseyen Zafer Hasan’ın eski dava arkadaşı Huşi Muhammed aracılığıyla Rusya’ya giden Zafer Hasan ve diğerleri burada iki yıl kadar kaldılar. Zafer Hasan orada Doğu Emekçileri Üniversitesi’nde eğitim gördü.

Rusya’da kalmak istemeyen Zafer Hasan Türkiye’ye gitme kararı aldı. Fakat artık işler değişmiş Hilafet kurumu kaldırılmıştı. Ama bu durum onun Türkiye’ye gitmesini engellememiştir. Uzun bir yolculuktan sonra bugün İstanbul Aksaray’da, metronun A çıkışına yakın bir noktada bulunan Hindiler Tekkesi’nde kalan hocası Ubeydullah Sindhi ile buluşur. Ubeydullah Sindhi’den bahsetmeden bu yazı eksik kalır. Sindhi, Sih iken çocuk yaşta müslüman olup bugün dahi Hint alt kıtasında önemli bir yere sahip olan Devband medreselerinden birinde eğitim almış ve sonrasında yine aynı kurumda alim olarak görev yapmıştır. Hocası Şeyh el-Hind’in onu görevlendirmesiyle Afganistan’a gitmiş ve Zafer Hasan ile paralel bir düşünceyle bu görevi yapmıştır. Fakat sonrasında o da Afgan emiri ile işlerin yürüyemeyeceğini anlamıştır.

İstanbul’a geldikten sonra Fatih’te bir otelde ikamet eden Zafer Hasan o dönemden bahsederken bugün hayal edemeyeceğimiz olaylar anlatır.

Bugün Hindistan’da dinler arası yaşanan çatışma kimsenin gözünden kaçmamaktadır. Fakat bundan yaklaşık yüz yıl önce Hindiler Tekkesi’nde Sih dinine mensup bir Hint milliyetçisi karşımıza çıkmaktadır. Tica Sing Azad o dönemde tekkede kalıp Türk ordusunda eğitimine devam etmekteydi. Hatta bu eğitiminin devam edebilmesi için saç ve sakalını dahi kesmişti ki Sih dininde bu yasaktı. Fakat bu eğitimi gereksiz gören bazı askerler onu ordudan çıkarttılar. O da o dönemin birçok gencini etkisi altına alan komünizmin rüzgarına kapıldı.

Zafer Hasan ise şanslıydı. Otuz yaşını geçmesine rağmen Maraşel Fevzi Çakmak tarafından orduya alındı. Türk vatandaşlığına da alınan Zafer Hasan bir Türk kızıyla evlendi fakat çocukları olmadı.

Uzun bir süre kaldığı Afganistan’a görevli olarak gönderildi. O dönemde asker, doktor gibi uzman kişiler iki devletin arasında yapmış olduğu anlaşmaya göre Afganistan’a gönderiliyordu. Oradan da öğrenciler eğitim almak için Türkiye’ye geliyorlardı.

Afganistan’dan da bahseden Zafer Hasan, yakın tarihimizin hem Türk hem Hintli kişiliğidir. Cumhuriyet Gazetesi’nde ve de  Hint alt kıtasında çeşitli gazetelerde iki halkı birbirine yakınlaştırmak adına birçok yazı yayınlamıştır.

Kaleme aldığı kitabında yaşadığı bölgelerden çok kıymetli bilgiler aktaran Zafer Hasan, Türk ve Hint alt kıtası halkları hatta Güney Asya için paha biçilmez bir eseri bizlere ulaştıran güzide bir kişiliktir.

Not: Bu yazıda Zafer Hasan’ın otobiyografisinden yararlanılmıştır.

[1] ظفر حسن آیبک ، خاطرات (آپ بیتی)، سنگ میل پبلی کیشنز،لاہور، ١٩٩٠ ،ص۔ ٣٣٣ , Transkripston: Zafar Hassan Aybek, Khaatıraat (Aap Beeti), Sangmil Publisher, Lahor, 1990, s. 206; Abdur Raheem Kıdwai, “Ensari Muhtar Amed”, DiA, XI. Cilt, Ankara, 1995, s. 253
[2] Aybek, a.g.e., s. 31

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz