Pakistan–Afganistan Sınırında TTP Krizi

Afganistan’da Taliban yönetiminin iktidara dönüşü, Pakistan için beklenen istikrarı değil, sınır hattında yeni bir güvenlik krizini beraberinde getirdi. Tehreek-i-Taliban Pakistan (TTP)’nin Afgan topraklarında yeniden örgütlenmesi, iki ülke ilişkilerini diplomatik çıkmaza sürüklüyor ve Güney Asya’nın jeopolitik dengelerini sarsıyor.

Paylaş

Güney Asya’nın batı koridoru, yani Pakistan–Afganistan sınır hattı, son yirmi yılda küresel güvenlik mimarisinin en kırılgan jeopolitik alanlarından biri haline geldi. ABD’nin 2001’de Afganistan’ı işgalinden bu yana, bölge sürekli olarak terörle mücadele, sınır aşan militan hareketliliği ve devlet otoritesinin zayıflığı üçgeninde şekillenmektedir. Özellikle 2021’de Afgan Talibanı’nın Kabil’de iktidarı yeniden ele geçirmesi, Pakistan açısından başlangıçta stratejik bir fırsat gibi görülse de, kısa sürede sınır güvenliği, iç istikrar ve diplomatik ilişkilerde derin bir kriz alanına dönüştü.

Bu analiz, Pakistan, Afganistan Taliban yönetimi ve Tehreek-i-Taliban Pakistan (TTP)’ın üçgeninde ortaya çıkan gerilimleri; tarihsel arka plan, stratejik çıkarlar, dış aktör etkileri ve bölgesel güvenlik sonuçları çerçevesinde değerlendirmektedir.

Tarihsel Arka Plan: Müttefikten Tehdide Dönüşen Komşuluk

Pakistan, 1990’ların ortasında Taliban hareketinin ortaya çıkışını destekleyen ve onu Afganistan’da iktidara taşıyan en önemli aktörlerden biriydi. Bu destek, hem stratejik derinlik doktrinine (India’ya karşı batı sınırında dost rejim) dayanıyor hem de etnik, dini ve istihbarat ağlarının iç içe geçmiş yapısından besleniyordu. Ancak 2001’de ABD’nin Afganistan’ı işgaliyle bu denklem köklü bir biçimde değişti.

Pakistan, bir yandan ABD’nin “teröre karşı savaş” stratejisinin ön saflarında yer almak zorunda kaldı; diğer yandan Afgan Talibanı’yla tarihsel ilişkilerini sürdürdü. Bu çelişkili durum, ülkenin batı sınırında çifte kriz yarattı: Afganistan’daki Taliban yeniden direnirken, Pakistan içinde Taliban çizgisinden etkilenen militanlar TTP adıyla yeni bir örgütlenmeye gitti (2007). Böylece, Afgan Talibanı ile kardeş örgüt sayılan TTP, Pakistan devleti için en büyük iç güvenlik tehdidi haline geldi.

Taliban’ın İktidara Dönüşü: Beklentiler ve Hayal Kırıklığı

2021’de Afgan Talibanı’nın ABD destekli hükümeti devirmesi, Pakistan’da başlangıçta stratejik bir başarı olarak görüldü. İslamabad yönetimi, Taliban yönetiminin:

  • Pakistan’ın güvenlik endişelerini dikkate alacağı,
  • Hindistan’ın Afganistan’daki etkinliğini sınırlayacağı,
  • TTP’ye karşı kontrol mekanizması oluşturacağı umudunu taşıyordu.

Ancak gelişmeler bu beklentilerin tam tersini doğurdu. Taliban yönetimi, Kabil’de iktidara gelir gelmez Pakistan’a bağımlı bir figür olmayı reddetti. Özellikle Durand Hattı meselesinde, Afgan ulusal refleksini koruyarak Pakistan’ın sınır tel örgüsü girişimlerine sert tepki gösterdi. Taliban liderleri, “Durand Hattı Afganistan ile Pakistan arasında uluslararası sınır değildir” açıklamasıyla, Pakistan’ın sınır güvenliği politikasını doğrudan hedef aldı.

Bu dönemde TTP, Afganistan’ın doğusunda —Kunar, Nangarhar, Paktika bölgelerinde— yeniden yapılanmaya başladı. Pakistan’ın 2014 ve 2018’de yürüttüğü operasyonlarla sınır dışına itilen militanlar, Taliban yönetiminin fiili hoşgörüsünden yararlanarak yeniden toparlandı. Böylece, Pakistan’ın “dost Taliban rejimiyle sınır güvenliği sağlayacağı” yönündeki varsayımı çöktü.

TTP’nin Yeniden Yükselişi ve Stratejik Dönüşümü

Tehreek-i-Taliban Pakistan, 2007’de Baitullah Mehsud önderliğinde kurulduğunda, öncelikli hedefi Pakistan devletine karşı “cihad” yürütmekti. Zaman içinde örgüt; Peşaver, Karaçi, Ketta ve Lahor gibi kentlerde büyük çaplı saldırılar düzenledi. 2014’teki Peşaver Ordu Okulu saldırısı, 150’den fazla çocuğun ölümüne neden olarak ulusal hafızada derin bir travma yarattı. Bu saldırı, Pakistan ordusunun kapsamlı “Zarb-e-Azb” operasyonlarını başlatmasına yol açtı.

Ancak TTP hiçbir zaman tamamen ortadan kaldırılamadı. 2018 sonrası dönemde, Afganistan’daki Taliban yapılanmalarının lojistik desteğiyle sınır ötesi asimetrik savaş modeline geçti. 2021 sonrasında ise örgüt, “Afganistan’daki kardeş yönetimin gölgesinde” yeniden güç kazandı.

Bugün TTP;

  • Afganistan’da barınma alanlarına sahip,
  • Afgan Talibanı’ndan ideolojik destek gören,
  • Pakistan sınır birliklerine karşı küçük ölçekli ama sürekli saldırılar yürüten,
  • Bölgesel propaganda araçlarını etkin kullanan bir yapı haline geldi.

TTP’nin yeniden canlanması, Pakistan açısından yalnızca bir terör tehdidi değil, aynı zamanda devlet otoritesinin sınır bölgelerinde zayıflaması anlamına geliyor.

Pakistan–Afganistan Sınırında Şiddet Sarmalı

2024 ve 2025’te sınır çatışmalarının yoğunlaştığı bölgeler özellikle Torkham, Chaman, Spin Boldak, Kurram ve Waziristan hattı oldu. Bu alanlar hem etnik hem de ekonomik geçiş noktaları olması nedeniyle çatışma potansiyeli taşıyor.

Pakistan ordusu, Afganistan’dan gelen TTP militanlarına yönelik hava saldırıları düzenlerken, Taliban yönetimi bunu “egemenlik ihlali” olarak nitelendiriyor. Taliban Savunma Bakanlığı’nın açıklamalarında Pakistan’ın sınır ötesi saldırılarının “dostane ilişkileri zedelediği” vurgulanıyor.

Öte yandan Pakistan, Taliban yönetimini “TTP’yi dizginlememekle” suçluyor. Kabil yönetimi ise TTP’nin Afganistan’ın iç güvenliğiyle ilgisi olmadığını, örgütün “Pakistan’ın kendi iç meselesi” olduğunu savunuyor. Bu söylem farkı, diplomatik kanallarda bir çıkar çatışması değil, algı çatışması yaratıyor.

Çatışmalar yalnızca askeri değil, ekonomik etkiler de doğuruyor. 2024 sonu itibarıyla Pakistan–Afganistan sınır ticareti yüzde 30 oranında azaldı; Torkham ve Chaman geçişlerinde ticari taşımacılık sık sık durduruldu. Bu durum, iki ülke ekonomilerinin birbirine bağımlı olduğu alanlarda ciddi zararlar doğurmakta.

Dış Aktörlerin Rolü: Sessiz Etkiler, Aktif Hesaplar

  1. Çin: CPEC ve Batı Sınır Güvenliği

Çin, Pakistan’daki Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) projesi nedeniyle bölgedeki istikrarı birincil güvenlik önceliği olarak görüyor. TTP’nin özellikle Belucistan ve Khyber Pakhtunkhwa bölgelerinde Çinli personel ve projelere yönelik saldırıları, Pekin’i endişelendirmiş durumda. Çin, Taliban yönetimiyle doğrudan temas kurarak Afganistan’da güvenlik teminatı talep ediyor. Bu bağlamda Pekin, Afganistan’daki yatırımlarını “ekonomik güvenlik diplomasisi” üzerinden şekillendiriyor.

  1. ABD: Uzaktan İzleyen Fakat Etkili Güç

ABD, 2021’de Afganistan’dan çekilmesine rağmen, bölgedeki drone istihbarat kapasitesini sürdürmekte. Washington, Taliban yönetimini tanımamakla birlikte, Pakistan üzerindeki diplomatik baskı aracılığıyla “terörle mücadele işbirliği” alanını yeniden tanımlamaya çalışıyor. Özellikle TTP’nin yeniden canlanması, ABD için El-Kaide sonrası yeni tehdit mimarisinin bir parçası olarak görülüyor.

  1. Hindistan: Diplomatik Denklemin Sessiz Oyuncusu

Hindistan, Taliban yönetiminin istikrarsızlığından doğrudan zarar görmemekle birlikte, Pakistan’ın iç güvenlik sorunlarının derinleşmesini stratejik avantaj olarak görüyor. Kabil’deki Taliban yönetimiyle temkinli diplomatik temaslarını sürdürürken, Pakistan’ın batı sınırındaki istikrarsızlığın İslamabad’ın doğu sınırındaki (Keşmir) baskısını azaltacağını hesaplıyor.

  1. İran ve Rusya: Bölgesel Denge Arayışı

İran, özellikle Şii Hazaralar üzerindeki baskılar nedeniyle Taliban yönetimine mesafeli. Ancak TTP’nin Sünni radikal yapısı, İran için de güvenlik tehdidi anlamına geliyor. Rusya ise Orta Asya cumhuriyetlerinin sınır güvenliği açısından Taliban ve TTP gelişmelerini yakından izliyor. Moskova’nın “Afganistan dosyası” üzerinden Taliban’la sınırlı temas yürütmesi, Pakistan’ın diplomatik alanını daraltıyor.

Pakistan’ın Stratejik İkilemi

Pakistan, bugün iki temel stratejik açmazla karşı karşıya:

  1. Askeri güvenlik ikilemi:
    Sınır ötesi TTP kamplarına yönelik hava saldırıları kısa vadede caydırıcı görünse de, Taliban yönetimiyle diplomatik ilişkileri zedeliyor. Bu da Pakistan’ın Afganistan üzerindeki tarihsel nüfuzunu aşındırıyor.
  2. Diplomatik izolasyon riski:
    Taliban yönetimiyle artan gerilim, Pakistan’ı bölgesel diplomasi masalarında yalnızlaştırıyor. Özellikle Çin ve İran, Afganistan’la ekonomik projeler üzerinden yakınlaşırken, Pakistan askeri öncelikleri öne çıkararak “güvenlikçi” bir kimliğe sıkışıyor.

Bu denklemin uzun vadeli sonucu, Pakistan’ın iç güvenlik yükünü artıran, dış politika esnekliğini azaltan bir kısır döngüye dönüşebilir.

Afgan Talibanı’nın Stratejik Hesapları

Afgan Talibanı, TTP meselesinde iki yönlü baskı altında:

  • Bir yandan Pakistan’la ilişkilerini tamamen koparmak istemiyor, çünkü ülke hâlâ ticaret, enerji ve sınır lojistiği açısından Pakistan’a bağımlı.
  • Diğer yandan TTP üzerinde açık baskı kurmak, Taliban yönetiminin kendi tabanı içinde ideolojik meşruiyetini zedeleyebilir.

Bu nedenle Taliban, “ikili oynayan” bir strateji izliyor:

  • Resmî olarak TTP saldırılarını onaylamıyor,
  • Ama örgütün Afganistan’daki varlığına göz yumuyor.

Taliban yönetimi için TTP aynı zamanda pazarlık gücü anlamına geliyor. Pakistan’la ilişkilerde gerilim tırmandığında, TTP’nin sahadaki varlığı dolaylı bir koz işlevi görüyor. Bu nedenle, Afganistan yönetiminin TTP’yi tamamen tasfiye etmesi kısa vadede olası görünmüyor.

Bölgesel Güvenlik Boyutu: Yeni Bir “Terör Kuşağı” Riski

Pakistan–Afganistan sınır hattında artan çatışmalar, yalnızca iki ülke arasındaki ikili mesele değil, bölgesel güvenlik zincirinin kırılması anlamına geliyor. TTP’nin sınır ötesi eylemleri; Orta Asya’ya, Çin’in Batı bölgesine (Sincan) ve İran’ın doğusuna doğru potansiyel tehdit alanı oluşturuyor.

Ayrıca Afganistan’ın kuzeyinde faaliyet gösteren İslam Devleti–Horasan Vilayeti (ISKP), TTP ile zaman zaman rekabet, zaman zaman taktik işbirliği içindedir. Bu durum, Güney Asya güvenlik mimarisinde çok merkezli terör ağlarının yeniden oluştuğuna işaret ediyor.

Uzun vadede bu yapıların istikrarsızlaştırıcı etkisi, CPEC, CASA-1000, TAPI doğal gaz hattı gibi bölgesel enerji projelerini doğrudan riske sokabilir.

Geleceğe Yönelik Senaryolar

Senaryo 1: Kontrollü Gerilim

Pakistan ve Taliban yönetimi, karşılıklı ekonomik bağımlılığı korumak için sınırlı askeri gerilimi sürdürür; TTP’ye yönelik düşük yoğunluklu operasyonlar devam eder. Diplomatik ilişkiler “soğuk fakat kopmamış” düzeyde kalır.

Senaryo 2: Açık Çatışma

Pakistan ordusunun Afganistan içinde TTP kamplarına yönelik geniş kapsamlı operasyonları, Taliban yönetimini doğrudan karşı cepheye iter. Bu durumda sınır hattında devletler arası sıcak çatışma olasılığı belirir.

Senaryo 3: Küresel ve Bölgesel Uzlaşı ve Ortak Güvenlik Mekanizması

ABD, Çin, Katar, Suudi Arabistan, Özbekistan ve Türkiye’nin arabuluculuğuyla, Pakistan–Afganistan arasında “Sınır Güvenliği ve Terörle Mücadele Ortak Komisyonu” kurulabilir. Bu senaryo, CPEC ve Orta Asya bağlantılarını koruma motivasyonuna dayanır, ancak TTP’nin kontrol altına alınması şartına bağlıdır.

Sonuç

Pakistan, Afgan Taliban yönetimi ve TTP üçgeni, yalnızca iki devlet arasındaki bir güvenlik krizini değil, bölgesel jeopolitik dengenin yeniden tanımlanmasını temsil ediyor. Pakistan’ın tarihsel “stratejik derinlik” politikası artık tersine dönmüş; Afganistan’da aradığı güvenlik tamponu, kendi sınırlarında yeni bir tehdit alanına dönüşmüştür.

Afgan Talibanı ise, TTP üzerindeki kontrolsüzlüğü nedeniyle uluslararası düzeyde güvenilir bir devlet otoritesi oluşturmakta zorlanmaktadır. Bu durum, hem Afganistan’ın diplomatik tanınma sürecini hem de bölgesel işbirliği potansiyelini zayıflatıyor.

TTP’nin varlığı, Pakistan’ın iç istikrarını, Afganistan’ın dış meşruiyetini ve bölgesel güvenlik mimarisini eşzamanlı olarak tehdit eden bir üçlü kriz üretmektedir.

Güney Asya güvenliği açısından kalıcı istikrar ancak şu üç adımla mümkündür:

  1. Afganistan–Pakistan arasında kurumsal diyalog mekanizması (sınır yönetimi ve istihbarat paylaşımı).
  2. TTP’nin silahsızlandırılması veya yeniden entegrasyonu yönünde uluslararası garantörlü süreç.
  3. Küresel ve Bölgesel güçlerin (ABD, Çin, Katar, Suudi Arabistan, Özbekistan ve Türkiye) arabuluculuk desteğiyle çok taraflı güvenlik çerçevesi.

Aksi halde Pakistan–Afganistan hattı, yalnızca iki ülkenin değil, tüm Güney Asya’nın güvenlik mimarisini istikrarsızlaştıran yeni bir çatışma jeopolitiği haline gelecektir.

İlgili İçerikler

Son Yazılar