Hindistan’dan Pakistan’a Sahte Bayrak Operasyonu
Hindistan 78 yıldan beri işgali altında bulundurduğu Cammu ve Keşmir’de, barbar İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımın aynısını uygulamak istiyor. Pakistan’ın himayesindeki Azat Keşmir’e ve Pakistan’a saldırmak için şeytanca bir terör eylemine imza atıldı. Pakistan ile Hindistan arasında yıllardan beri devam eden gerilimin sebebini uyduruk bir terör saldırısına bağlamak için ilk önce diplomatik ve askeri tedbirler alarak zemin kazanmak isteyen faşist Narendra Modi hükümeti, İsrail ve ABD’nin desteğiyle bölgeyi nükleer savaşın eşiğine getirdi.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Hindistan, işgal ve sonunda ilhak ettiği Keşmir’i elde tutabilmek için nüfus değişikliğinin yapılmasını hızlandırdı. Demografik yapıyı değiştirdikten sonra referanduma gidilecek. Sahte evraklarla bölgeye yerleştirilen toprak hırsızı Hindular çoğunluğu sağlayacağından Yeni Delhi’ye katılma kararı alınacak. Böylece 78 yıldan beri işgalci olduğu bu cennet vadisi topraklarının tek hakimi olacak. Bu kanlı ve pis planı gerçekleştirmek için Modi hükümeti desteği ABD’den, taktik ve danışmanlık hizmetlerini de lanetli Siyonist işgalci İsrail’den almaktadır.
Keşmir’in demografik ve tarihi silüetini bozmak için bölgede onlarca farklı tanrılara ait yalandan Hindu tapınakları yapıldı. Söz konusu sahte tanrıların sahte tapınaklarını ziyaret etmek için turlar düzenlenmeye başladı. Bu hem sömürü hem de bölgenin işgali için hazırlanan pis bir tuzaktır. Hinduizm adına kandırılarak Nepal ve Hindistan’dan getirilen turistlere yönelik Keşmir bölgesindeki Pahalgam kentinde 22 Nisan günü bir saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda kurban olarak seçilen 26 “hacı(!)” turist hayatını kaybetti.
Saldırıyı adı-sanı duyulmamış “Direniş Cephesi” (The Resistance Front) adlı bir örgüt üstlendi. Bunun üzerine Yeni Delhi idaresinin elinde hiçbir delil ve bulgu olmaksızın terör saldırısını hemen Pakistan’ın üzerine attı. Bu yalan beyanı terör rejimi Tel-Aviv, ABD ve Avrupa ülkeleri doğru kabul ederek art arda açıklamalarda bulundular. Bu oynanan oyunun yerel değil küresel olduğunun ispatıdır. Emperyalistlerin güdümündeki Hindistan saldırının arkasında Pakistan merkezli Leşker-i Tayyibe ve Ceyş-i Muhammed gibi örgütlerin olduğunu iddia ediyor. Ama elinde hiçbir delil yok.
Pakistan, terör saldırısının tarafsız şekilde araştırılmasına destek vereceğini ilan etmesine rağmen Hindistan araştırma yapılmadan 3 teröristten 2’sinin Pakistan’dan geldiğini iddia etti. Hindistan, The resistance Front isimli örgütün Pakistan merkezli Leşker-i Tayyibe’nın bir uzantısı olduğunu söylüyorlar ama söz konusu örgüt bunu kabul etmiyor. Pakistan bunun bir sahte bayrak operasyonu olduğunu ve saldırıyla alakasının olmadığını en yüksek sesle dünyaya duyurdu.
Siyonist, Evangelist ve Hindutva Teröristlerinin İşbirliği
Hindistan basının bir kısmı özellikle aşırı İnekperest ve Hindu fanatiklerinin kontrolündeki gazete, televizyon ve haber sitelerinde ayni mahfilden yazılan haberler ve fotoğraflar servis edilmeye başlandı. Kaynak ve tutanak olmadan masa başında uydurulan haberlerde devamlı Pakistan suçlanıyor, hatta Pakistanlı askerlerin Hintli güvenlik birimlerine saldırdığı yalanını yayıyor. Pakistan, Hindistan’ın sınır ihlallerine karşılık verdiğini belirtti. 740 km’lik sınır boylarında küçük ölçekli çatışmalar karşılıklı yapılıyor. Pakistan durup dururken Hintli askerlere saldırmıyor. Ama Hindistan tersini iddia ediyor.
Şimdiye kadar 4 kez büyük savaşa girişen taraflardan Hindistan bu kez bulduğu önemli dış desteğe güvenerek oldubittiyle Keşmir’i tamamen ele geçirmek ve Pakistan’ı zayıflatmak için tehlikeli bir hamleye kalkıştı. Bu gelişme her iki ülkedeki hükümet ve siyasetçileri, iç siyasette puan toplamak için milliyetçi duyguları harekete geçirecek. BJP daha ilk günde Hindu kimliğini öne çıkaran ve ülkedeki Müslümanların yaşam haklarının ellerinden alınması yönünde son derece çirkin gösteriler yaptılar.
Bu terör eylemini gerçekleştireni bilmiyorum ama arkasındaki karanlık odakların kim olduğunu çok iyi tanıyorum. Böyle saldırıdan istifade edecek olanlar terör eylemini yapmış ve iki ülkeyi savaşa sürüklemeyi de planlamışlar. Pakistan’a ve Azat Keşmir’e saldırmak için Siyonist, Evangelist ve Hindutva terör örgütleri ortaklaşa bu terör eylemini gerçekleştirdiler. Böylelikle bölge birden savaş teyakkuzuna geçti. İki ülke de birbirlerine sert misilleme kararları aldı.
Hindistan’ın Bihar eyaletinde yakında seçimler olacak. İktidar bu eyaleti kazanmak için var gücüyle uğraşıyor. 2019 yılında Pahalgam saldırısına benzer Pulwama saldırısı olmuştu. Bu saldırıda 40 kişi ölmüştü. Seçimi kaybetmesi kesin gözüyle bakılan Modi’nin partisi BJP bu olay nedeniyle seçimi kazanmıştı. Şimdi Bihar’da yaklaşan seçim çalışmalarına bu terör saldırısı seçim malzemesi olarak kullanılıyor. Modi seçim konuşmalarında devamlı din ayrımcılığını ve Hindulara yapılan sözde saldırıyı dile getirerek seçmenden oy toplamaya çalışıyor. Bu saldırı Pakistan ve Müslümanlara değil iktidara ve Hindutva teröristlerine fayda sağladığı görülüyor.
Keşmir’in işgalini kabul etmeyen ve ülkesinin kurtuluşu için savaşan özgürlük savaşçıları şimdiye kadar işgalci Hindu birliklerine yönelik operasyonlar yaptı. İşgalci ve terör örgütü üyesi oldukları belli olan Hindutva militanlarına dahi operasyon yapmayan Keşmirli savaşçılar şimdi bir turist kafilesine saldırması için hiçbir neden yok. Belli ki bu tezgahı hazırlayan emperyalistler örgütün adını ve atılacak olan adımların hesaplamalarını yaptılar. Saldırının üzerinden birkaç saat geçmeden Hindistan birimlerinin yaptığı basın toplantısında önemli kararlar aldı.
Pakistan Gizli Silahlarını Çıkarmaya Başladı
Hindistan diplomatik teamüllere uymayarak Pakistan’ı “sınır ötesi terörizmle” suçladı. Ardından Sınır kapılarını kapattı. İndus Nehri Anlaşması’nı askıya aldı. Bazı Pakistanlı diplomatlarını sınır dışı etti. Pakistan sınırına askerî yığınak yaptı. Bir yalan uğruna ülkesini savaşın eşiğine getiren Modi, emperyalistlerin kuklası olan Zelenski gibi ülkesinin dağılmasına sebebiyet verecek.
Hindistan’ın hukuksuz ve mesnetsiz iftiralarını reddeden Pakistan daha ılımlı ama kendini korumaya yönelik bir dizi adımlar attı. Her şeyden önce suçlamaları reddetti, “eğer egemenliğimize dokunulursa kapsamlı cevap vermekten çekinmeyiz” denildi. Hindistan’a hava sahasını kapattı ve ticareti durdurdu. İndus Nehri’nin suyunun kesilmesini “savaş ilanı” olarak kabul edeceğini açıkladı. Pakistan Genelkurmay Başkanı Seyyid Asım Munir,” Su akışı tekrar sağlanmazsa barajı vuracağız” diye tehdit seviyesini arttırdı.
Hindistan, CIA ve Mossad adına “vekâlet savaşı” yürüteceği belli olduktan sonra kuzey ve batı sınırlarına dört yeni tugay sevk ederek hava kuvvetleri alarm durumuna geçti. Buna mukabil Pakistan da 6. ve 10. tugaylarını alarma geçirerek acil seferberlik çağrısıyla hava kuvvetlerini teyakkuz haline getirdi. Saab 2000 tipi gözetleme uçakları aktif göreve başladı.
Ayrıca Pakistan elindeki JF-17C savaş uçağını ilk kez görücüye çıkardı. JF-17C uçağına Çin yapımı PL-10 ve PL-15 füzeler monte edilebiliyor. Türkiye’den içeriği açıklanmayan bazı askeri ürünlerin 6 kargo uçağıyla Pakistan’a ulaştığı bildirildi. Kaynaklar, Pakistan’ın elinde bilinmeyen silahların olduğunu belirtiyor.
Böylelikle Hindistan ile Pakistan arasındaki savaş ihtimali her geçen gün artarken yaşanan gelişmeler Türkiye – Pakistan- Çin bloğuna karşı İsrail- ABD- Hindistan bloğunun oluştuğu görülüyor.
Hindistan’daki Ayrılıkçı Gruplar Bağımsızlığını İlan Edebilir
Eğer bölgede vekalet savaşları başlarsa bu sadece Keşmir’le sınırlı olmayacağı bilinmelidir. Hindistan içerisinde rejime karşı silahlı ve silahsız mücadele veren grupların hepsi faşist Modi rejimiyle hesaplaşmaya başlayacak. Özellikle Pencap’taki Sihler, 1947’den itibaren bağımsızlığını talep eden Nagaland, ULFA liderliğindeki Assam, Bihar, Meghalaya ve Mizoram bölgelerindeki ayrılıkçılar tekrar harekete geçebilir. Tripura ve Racastan gibi bölgelerdeki militanlar operasyonlara başlarsa Yeni Delhi’yi zor duruma sokacaklar. Modi, Pakistan’a saldırmadan önce çok iyi düşünmesi gerekir.
Hindistan’ın yıllardan beri sömürdüğü eski Bangladeş yok artık. Kukla Şeyh Hasina’nin köle ruhlu idarecilerinin yerine gerçek Bangladeşli vatan evlatları iktidarda olduğundan dolayı Yeni Delhi bu bölgeyi de kontrol altına almak mecburiyetinde kalacak. Savaş kabiliyeti olmayan Hint ordusu bu kadar karmaşık denklemin içerisinden çıkması zor gözüküyor. Hindistan’ın eğitimli birlikleri Cammu ve Keşmir bölgesinde olduğundan dolayı diğer bölgelere müdahale etmekte zorlanır. Bu durumda soykırımcı İsrail gibi halkı uçaklardan atılan bombalarla katletmesinden korkuluyor.
İndus Suları Anlaşması Pakistan için çok önemlidir. Bu anlaşmayla aslında Hindistan da kendini güvenceye almıştı. Anlaşma Dünya Bankası’nın arabuluculuğunda 1960 da imzalanmıştı. Böylece suyun bölüşümü karara bağlanmıştı. Anlaşmayı Hindistan tek taraflı iptal etme hakkına sahip değil. Anlaşmaya göre Hindistan Ravi, Beas ve Sutlej nehirlerini kullanma hakkını elde etti. Pakistan ise Batı yakasındaki İndus, Jhelum ve Chenab’ın kontrolünü ele aldı. Bu nehirlerin akışının engellenmesi veya yönünü değiştirmesi anlaşmaya aykırı ve uluslararası normlara ters olan bir durumdur.
Hindistan’ın hukuksuz ve mesnetsiz terör saçmalığıyla suyu bir silah olarak kullanmasıyla Pakistan’ın tarımını ve ekonomisini baltalamayı amaçlamaktadır. Bu nehirler ülke tarımının bel kemiğidir. Böylece gıda güvenliğini tehdit ediyor. Bu da beraberinde jeopolitik sıkıntıları, su savaşını, bölgesel istikrarsızlıkla birlikte göç hareketini tetikleyecek.
Nükleer Silahlar Kullanılırsa Bu Savaş Dünyaya Sıçrar
Bu denklemde Hindistan’ı savaşa sürükleyen İsrail, ABD ve bazı AB ülkelerinin açık desteği Modi’yi cesaretlendirdi. Pakistan’ın arkasında Çin durmak zorundadır. Çünkü milyarlarca para harcayarak inşa etmeye çalıştığı Bir Yol Bir Kuşak projesinin heba edilmesini istemez. Böyle bir savaşta ister istemez başta Türkiye ve diğer bazı İslam ülkeleri de Pakistan’ın yanında yer alacaktır.
Türkiye ile Pakistan arasındaki dostane ilişkiden dolayı Hindistan her zaman Ankara’ya mesafeli duruyordu. Böyle manasız ve aptalca savaş nedeniyle Türkiye kardeş ve dost olan Pakistan’a her türlü desteği vereceği bilinmelidir. Modi, zavallı Zelenski durumuna düşmemesi için aklını başına almalıdır. Hem ülkesini hem de dünyayı kaosa sürüklemesin. Sonunda kendi ülke bütünlüğünün kalmayacağı birkaç eyaletin bağımsızlığını ilan edeceği şimdiden hesaplamalıdır.
Her şeyden önemlisi bir aptallık yaparak nükleer güç kullanmamalıdır. Pakistan elindeki nükleer silahlarla anında karşılık verecektir. Böyle kanlı ve can yakıcı bir savaşın kazananı olmaz. Emperyalistler böyle kanlı ve vahşi bir savaştan nemalanmak ister ve kazançlı çıkarlar. Ancak her iki ülke halkı ve çevresindekiler çok büyük acı ve yıkım yaşar. Hindistan, Modi gibi aklı sadece şeytanlığa ve kan dökmeye çalışan bir beceriksizin eline bırakılamaz. Nükleer başlıklar bir kez ateşlendikten sonra bunun sonu gelmez ve hiçbir barış masası bu yıkımı bertaraf edemez.
Hindistan ile Pakistan arasındaki bu kriz, yalnızca bölgesel bir çatışma olarak kalmaz. Böyle bir kriz dünya dengelerini etkileyerek uluslararası krize dönüşür. Bir ülkenin suyunu kesmek belli başına büyük bir suçtur. İslamofobi’nin yaygınlaştığı Hindistan’da bölgede olan etnik ve dini gruplar ister istemez işin içerisine girecek. Din savaşlarından sonra büyük göç ve mülteci akını başlayacak. Milyonlarca insanın başka ülkelere göç yollarına düşmesi an meselesidir.
Türkiye Gerilimin Düşürülmesini İstiyor!
Türkiye bu kriz karşısında dikkatli ama ilkeli bir politika izliyor. Türkiye ile Pakistan arasında tarihî, askerî ve halklar düzeyinde çok güçlü bir kardeşlik bağı var. Hindistan ile de son yıllarda ekonomik ortaklıkta ciddi gelişmeler oldu. Böyle bir ortamda Türkiye adil bir arabulucu olabilir. Taraf tutmaktan ziyade, hakkaniyete dayanan barışçıl arabulucu ve ilkeli bir duruş çatışma ihtimalini ortadan kaldırabilir.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamada, “Pakistan ile Hindistan arasında tırmanan gerilim daha vahim boyutlara devrilmeden bir an önce düşürülmesini arzu ediyoruz” dedi.
Umarım bu anlamsız kayıkçı kavgası uzun sürmez. Ancak kriz büyürse ve savaş ortamına evrilirse o zaman Türkiye’nin duracağı yer bellidir. Türkiye’nin sınırlarının İslamabad’ın kabul ettiği sınırlardan başladığını herkes bilmelidir. Bu arada Türkiye hızlı hamlelerle Pakistan’ı Türk Devletleri Teşkilatı’na üye olarak almalıdır. Tarihte bölgede kurduğumuz Türk devletleri nedeniyle Pakistan TDT’ya katılmayı hak ediyor.
Taraflar tansiyonu düşürmeli ve birer adım geri atmalıdır. Hindistan, Modi gibi azgın ve fanatik birisinin inisiyatifine bırakmamalıdır. Nükleer bir savaşa evrilebilecek böyle bir savaşın kazananı olmaz. Kaybeden sadece Hindistan ve Pakistan değil, milyonlarca insan ve tüm bölge etkilenecek.