Bangladeş’in Siyasi İstikrarsızlığı Ne Amaçlıyor?

Paylaş

Bangladeş’ten kilometrelerce uzakta olsak da, Bengal halkıyla tanışıklığımız 1200’li yıllarda başladı. Türkistanlı komutan Muhammed Bahtiyar’ın o yıllarda bölgeye bir sefer düzenlemesiyle birlikte Türk ve Bengal halkının kardeşlik köprüsü kuruldu. Bengal halkı, bölgenin dominant dinleri Budizm ve Brahmanizm’i terk ederek İslam’ı kabul etti ve İslam coğrafyasının değişmeyen bir parçası oldu. Bengal bölgesinde milli ve İslami devlet anlayışı Muhammed Bahtiyar’la başladı.
Aradan geçen 5,5 asrın ardından İngilizler bölgeye geldi. Britanya İmparatorluğu tarafından özerk olarak ve ticari amaçla kurulan ‘’East India Company’’ şirketinin sömürgecilik faaliyetleri sonucu, İngilizler Hint kıtasına egemen oldu. 1757’den 1947’ye kadar bölgedeki hâkimiyetlerini sürdürdüler. 1947’de Hint yarımadasından geri çekilmek zorunda kalsalar da, geriye, bölge halkların hiçbir zaman huzurlu yaşamamaları adına suni problemleri miras bırakıp yarımadayı terk ettiler.
Hint yarımadasının sezaryenle doğan devletleri
İngilizler giderken, Hint yarımadasında yaşayan halkların dini inanışlarına göre bölgeyi Hindistan ve Doğu & Batı Pakistan olarak ikiye ayırma planını uygulamaya koydu. İlk etapta bu plan Müslümanlar ve Hindular tarafından itibar görmese de, İngilizler asırlarca beraber yaşamış Müslüman ve Hindular arasındaki düşmanlık tohumlarını yeşerterek hedeflerine ulaştı.
Hint yarımadasının sezaryen doğumlu devletleri Hindistan ve Doğu & Batı Pakistan, deyim yerindeyse dünyaya eksik geldi. Doğu & Batı Pakistan’ın kara bağlantısı olmadan, tek devlet olarak sürdürülebilirliğinin ne kadar mümkün olacağı belirsizdi. 1947’de Hint yarımadasında paylaşım başlatılmışken, İngilizler ve Hindular neden bağımsız Bangladeş’in kurulmasına karar vermemişlerdi? Bunlar bölgenin gizemiydi.
İngiltere ve Hindistan’ın amacı
Çok geçmeden bu gizem açığa kavuştu: 1971 yılına kadar, Doğu ve Batı Pakistan arasında merkezi yönetimin siyasi ve ekonomik tarafgir yönetimi sonucu doğu-batı arasındaki ilişkiler gerildi, buna bir de Bengallilerin anadili Belgalceye getirilen konuşma yasağı eklenince, ayrışmanın pimi çekilmiş oldu. Daha baştan, kara bağı olmayan iki farklı bölgenin tek devlet olarak devam etmesi pratikte mümkün görünmüyordu.
Bu gerçeğe rağmen böylesi bir oluşuma gidilmesi, Pakistan ve Bangladeş halkları arasındaki akrabalık ve dini kardeşlik bağlarını temelinden sarsmayı, Pakistan’ın gücünü bölgede zayıflatmayı, bölgedeki Müslüman nüfus ve nüfuzunu Hindulara karşı tehdit olmaktan çıkarmayı, İngiltere ve Hindistan kaynaklı politikaların bölgede devamını sağlamayı hedefliyordu.
1971’de yaşanan ayrışma
1971’de, bugünkü Bangladeş’i oluşturan Doğu Pakistan Hindistan’ın lojistik desteği ile Batı Pakistan’dan ayrılarak, Bangladeş Müslüman Halk Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığını ilan etti. Bangladeş’te bağımsızlık, yeni bir kırılmayı beraberinde getirdi. Bağımsızlık mücadelesinde Doğu ve Batı Pakistan olarak kalmayı ve ayrılmayı savunan taraftarlar arasında oldukça üzücü çatışmalar yaşandı. Bu fikri çatlak, o tarihten bugüne var olageldi.
Nihayet taraflar arasında yaşanan çatışma Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’ne taşındı. Ülkenin en önde gelen partisi Cemaat-i İslami (JI)’nin tüm lider kadrosu ve ana muhalefetteki Bangladeş Halk Partisi (BNP)’nin liderleri, 1971’de Pakistan’a karşı verilen bağımsızlık savaşında 3 milyon insanın ölümü ve 500 bin Bengalli kadının tecavüze uğramasına neden oldukları gerekçesiyle suçlandı. Bu rakamların çok abartıldığı düşünülse de, Hint yarımadasında Müslüman ve Hindu ayrışmasında 1,5 milyon insanın öldüğünden hareketle bu rakamlar akla uzak görünmektedir.
Bangladeş’te değişmeyen makûs talih
Bangladeş halkı arzuladığı bağımsızlık ve özgürlüğün, ülkelerinde neşvünema bulmasını beklerken, bu beklentilerin tam aksine ülke genelinde kargaşalar ve ihtilaller bugüne kadar süre geldi. Ancak Bangladeş gecikmeli de olsa 1991 yılında demokratik seçim sistemine geçebildi. Bangladeş’te şu an 100’den fazla parti bulunuyor. Ülkenin siyasetine ise dört parti hâkim. Bunlar, Şeyh Hasina Vecid yönetimindeki iktidar partisi Awami Parti (AL), Begüm Halide Ziya liderliğindeki ana muhalefet partisi Bangladeş Halk Partisi (BNP), Muhammet Erşad liderliğindeki Jatiya Parti (JP) ve Gulam Azzam isimli lideri idamla yargılanan Cemaat-i İslam (JI). Bangladeş’te AL ve BNP partileri, halkın çoğunluğunun oyunu alan ve hükümeti kuran partiler. JP ve JI ise halk tarafından kabul gören ve hükümet koalisyonlarının anahtarı konumundaki partiler.
Eğer Bangladeş’te yeni bir değişim ve dönüşüm olmaz ise, AL ve BNP ülkenin iki siyasi gücü olmaya devam edecekler. Cemaat-i İslami (JI) ise ülkenin siyasi sürecinde etkili olmayı sürdürecek. Çünkü dini referans, ülke siyasetinde önemli bir enstrüman. Aynı zamanda bu parti ülke genelinde köklü bir teşkilat yapılanmasına sahip.
Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi tarafından suçlanan BNP ve JI, 2001-2006 yıllarında koalisyon hükümetini oluşturan partilerdi. JI partisini Bangladeş siyasetinden uzaklaştırmak, Bengal’de halkın ve bölgenin genleriyle oynamak demek. Bölgenin DNA’ları üzerinde yapılacak oynamalar ise güvensizliği körükleyecek, dökülen kanı ve ölümleri artıracaktır.
Bangladeş üzerindeki Hindistan etkisi
Hindistan’ın önemli think-thank kuruluşlarının beyanlarından öğrendiğimize göre, konjonktürel olarak Hindistan komşu ülke Bangladeş siyasetinde önemli bir faktör olmaya devam edecek. Bazı bağımsız kuruluşlar, Hindistan Başbakanı Manmohan Singh’in “Bangladeş’in 1971’de Pakistan’a karşı verdiği bağımsızlık savaşı sırasında gerçekleşen ölümler ve tecavüzler nedeniyle, Cemaat-i İslami (JI) ve Bangladeş Halk Partisi (BNP)’nin liderlerinin Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanması” konusunda kayıtsız kalmasının yoğun eleştirilere neden olduğunu belirtiyorlar. Hatta Bangladeş’te anti-Hindu oranının nüfusun dörtte birine ulaştığı iddia ediliyor. Bölgedeki siyasi huzursuzluğun tüm Hint yarımadasına yayılabileceği de yapılan yorumlar arasında.
Pakistan-Bangladeş gerilimiyle amaçlanan ne? 
2009 yılında Bangladeş ziyaretim esnasında başkent Dhaka yakınlarında Pakistan bayrağının dalgalandığı bir bölgeye rastladım. Yetkililerden aldığım bilgiler doğrultusunda, bu bölgede Pakistan’la Bangladeş’in birbirinden ayrıldığı dönemde yaşayan ve bugün mülteci konumuna düşmüş Pakistanlıların yaşadığını öğrendim. Pakistan ve Bangladeş arasındaki ilişkilerde var olan çatlaklar Hindistan’ın da çabalarıyla o denli derinleşmiş ki, söz konusu mülteci meselelerinin çözümü için dahi bir diyalog ortamı kurulması mümkün olmamış.
Tüm bu sorunlarla amaçlanan ne olabilir? 
Bangladeş’te ülke ekonomisini iflas durumuna getirmek, ülkeyi siyasi çıkmaza sürüklemek, hukukun ve sosyal düzenin yara alacağı ve bozulacağı, böylece Bangladeş sorununun uluslararası arenaya taşınacağı öngörüleri muhtemel.
Bangladeş’te sağduyunun her kesime dünden daha çok bugün ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Hükümet, uluslararası dost çağrıları kulak ardı etmeden, sorumluluklarını yerine getirerek, ülkede siyasi tansiyonu düşürmenin ülke geleceği için daha faydalı olacağını düşünerek hareket etmeli. Bangladeş halkına bir 1971 daha yaşatmamak adına, bu durum zorunluluk arz etmektedir. 09-02/2013

İlgili İçerikler

Son Yazılar