Geleceğin Asya’dan Yükselişi

Paylaş

Reagan yönetiminin Ticaret Bakanı Danışmanı ve EkonomikStrateji Enstitüsü’nün kurucusu Clyde V. Prestowitz tarafından kalemealınan kitabı okurken kendimi Yüzüklerin Efendisi filminin fantastiksahnelerinden birinde hissettim.  Filmi izleyenler hatırlayacaktır.J.R.R. Tolkien’in kurgusal  “Orta Dünya” evreninde bir ülke olankötülükler diyarı Mordor’da karanlık kuleyi kuran Sauron, Orta Dünya’dagücü eline geçirmeye çalışmaktadır.  Gandalf karanlık kuledeki yoğunfaaliyetleri görünce Souron’un gücü eline geçirme niyetini anlar.

“Three Billion New Capitalists: The Great Shift of Wealth and Powerto the East” yani “Üç Milyar Yeni Kapitalist: Güç ve Zenginliğin BatıdanDoğuya Büyük Göçü” başlıklı kitabında Prestowitz,  Çin ve Hindistan’ınekonomik ilerleyişini, zenginliğin ve gücün Batı’dan Doğu’ya doğrukayışını panik havasında işleyerek Gandalf’tan rol çalıyor adeta.

Kitabı okuduktan sonra, ABD önderliğindeki Batılı güçlerin Çin veHindistan’ın burnunun dibindeki Afganistan’a niçin sokulduklarını,Afganistan ve çevresinde her geçen gün daha da genişleyen kötülük vekaranlık coğrafyasını, karanlıklar ve kötülükler şantiyesi halinegetirilen Afganistan ve süren işgali yorumlamak hiç de zor değil.

Afganistan, Asya’nın kalbi ve merkezi. Diğer bir deyişle Asya’nınkontrol ve gözetleme kulesi. Afganistan’ı kontrol ettiğinizde tümAsya’yı kontrol edebilirsiniz. Asya’nın en önemli coğrafi bölgelerininyani Ortadoğu, Güney Asya, Uzak Doğu, Orta Asya ve Kafkasların buluşmave kesişme noktasında konuşlanmış Afganistan’a yerleştiğinizde, Asya’nıntüm bu önemli coğrafi bölgelerini kontrol altında tutabilir, buradakidengeleri yönetebilirsiniz.  Afganistan bu açıdan Asya’nın dengenoktasıdır.

Gücün Batı’dan Doğu’ya Büyük Göçü

Yer küreninAsya yakasında Batı âlemini uzun süredir rahatsız eden önemli gelişmelervar. Avrupa ve Batı âlemine göre Asya’nın sahip olduğu genç ve dinamiknüfus, yokluk içinde tasarruf edebilen kalabalıklar, kanıksanmışfakirlikle mutlu yaşam sürebilen kanaatkâr milyarlar, üretmediğinitüketen yaşlı batı toplumuna karşı avantaj sağlamış durumda. Çin veHindistan % 10’lar seviyesinde seyreden büyüme hızları, teknolojialanında kaydettikleri ilerlemelerle Asya’nın iki önemli dinamosuyken,Kuzey Kore, Pakistan ve İran nükleer yetenek ve çalışmalarıyla Batıâlemi için tehdit oluşturuyorlar. Türkiye ise cumhuriyet tarihinin enyüksek nüfuz gücüne erişmiş durumda. Konjonktür terazinin doğu kefesiniyükseltiyor ve güç batıdan doğuya taşınıyor.

Asya Nükleer Savaşa Duyarlı Hale Getirildi

Batıâleminin Batı’dan Doğu’ya akan bu güç göçünü durdurabilmesi vepotansiyel tehdit unsurlarını bertaraf edebilmesi için Asya’nınistikrarsızlaştırılması, içinde Asya’da bir nükleer savaş çıkarmaseçeneğinin de yer aldığı kimi senaryoların hayata geçirilmesigerekmektedir. Aslına bakarsanız Asya’nın her geçen gün nükleer birsavaşa daha duyarlı hale getirildiğini rahatlıkla görebiliyoruz. KuzeyKore-Güney Kore ve Hindistan-Pakistan ekseninde biriktirilen yüksekgerilimin nükleer bir savaşa dönüşebilmesi sadece bir kıvılcım meselesi.Bu senaryonun ilk testi 26 Kasım 2008 tarihinde gerçekleştirilen Mumbaibaskını ile yapıldı. Pakistan kaynaklı gösterilen bir gurup teröristakıl almaz bir biçimde Hindistan’ın ekonomik ve ticari açıdan can damarısayılan Mumbai kentine baskın düzenleyerek, zaten düşman olan nükleergüce sahip iki ülkeyi bir anda savaşla karşı karşıya getirdiler.

Gücün Batı’dan Doğu’ya kayması ve el değiştirmesi için Batılıgüçlerin başvurmaktan kaçınmayacağı son seçenek Asya’da geniş bircoğrafyayı etkileyecek nükleer savaş seçeneği olacaktır. Bunu, önüalınması zor bir seli durdurabilmek için, dağı dinamitleyerek patlatıpselin önüne set çekmek şeklinde düşünebilirsiniz.

Batı Medeniyeti’nin Asya’ya sinsi sirayeti ve yerleşmesi bu şekildesürerken, Asya örgütlenme yoluna gidiyor. Bu örgütlenmenin en önemliayaklarından birini ise Asya İşbirliği ve Güven Artırıcı ÖnlemlerKonferansı (AİGK) oluşturuyor.

AGİT’in Asya Versiyonu: AİGK

2002 yılındaKazakistan’ın öncülüğünde Almatı’da yapılan Devlet ve Hükümet BaşkanlarıZirvesi’nde kabul edilen ‘Almatı Senedi’ ile örgütleşen Asya’daİşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (AİGK-CICA), 7-9Haziran’da İstanbul’da üçüncü kez devlet ve hükümet başkanlarını biraraya getirdi. Asya’da geniş bir coğrafyada işbirliği ve güvenhedefleyen örgüt, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) Asyaversiyonu.

Batı’nın elinden Doğu’ya doğru kayan güç endişesi ve Asya’nın kendikarmaşık dokusundan kaynaklanan diğer bazı nedenlerle Asya’da güngeçtikçe daha da genişletilen istikrarsızlık coğrafyası ve artankonvansiyonel ve nükleer savaş riskleri göz önünde bulundurulduğundaAİGK’in ne denli bir önemli misyon üstleneceği ortadadır. Soğuk Savaşdöneminin ortadan kalkmış olması, Avrupa’daki çatışma noktalarınınyokluğu ve bütünleşme yolunda Avrupa Birliği gibi atılmış önemli adım vetemeller AGİT’i arka plana itmiştir. Ancak Asya için bakıldığında AİGKgibi tüm Asya’yı örtecek çatı bir örgüte ivediyen ihtiyaç duyulduğu sonderece aşikârdır.

Her bölgesel örgütün olduğu gibi AİGK’in de zayıf noktasını üyeülkeler arasındaki ikili sorunlar oluşturuyor. Buna rağmen AİGK gibiçatı örgütler, gerek ikili gerekse bölgesel sorunların çözümü yönündegüven artırıcı tedbirlerin alınması, geliştirilmesi ve krizlerinönlenmesi noktasında önemli rol üstlenebilmektedirler. AİGK’in şu aşamada sahip olduğu diğer bir zayıf nokta ise henüz oturmamış bir kıtaörgütü olmasıdır. İstanbul’da gerçekleşen zirvenin en önemli kısmını dabu yönde atılmış önemli adımlar oluşturuyor. Nitekim, İstanbulzirvesinde imzalanan “AİGK Sekretaryası ve Personelinin Ayrıcalık veBağışıklıklarına İlişkin Anlaşma” AİGK’in kurumsallaşması yönündeatılmış en önemli adımı oluşturmaktadır.

AİGK’in Yaşamı CMM’e Bağlı

Görünen şu ki,AİGK’i Asya’daki sıcak bölgelerin çokluğu ve Batılı güçlerin Asya’yailişkin şekillendirme planları nedeniyle dinamik ve zorlu bir gelecekbekliyor. Bunun ilk örneğini de İstanbul Zirvesi’nde Mavi Marmarakatliamından dolayı Türkiye ile İsrail arasında yaşanan gerilimoluşturuyor.

Güç ve zenginliğin Batı’dan Doğu’ya kayış seyrini belirlemenoktasında AİGK’in Asya’daki kriz ve çatışmaları ele alma ve yönetmekabiliyetinin de oldukça belirleyici olacağını söyleyebiliriz.  Buaçıdan bakıldığında kriz bölgelerinin çokluğu, Batlı güçlerin Asya’yıistikrarsızlaştırma çabaları, Asya’nın Avrupa’ya oranla son derecekarmaşık, kırılgan yapısı ve kaygan zemini AİGK’in kendi içinde çoketkin ve güçlü bir “Crises Management Mechanism (CMM)” yani bir KrizYönetim Mekanizması geliştirmesini zor koşmaktadır. AİGK’in başarı vegeleceğini büyük ölçüde bu mekanizmanın performansı ve etkinliğibelirleyecektir.

Uluslararası Örgütlerde Türkiye Etkinliği

Türkiye,İKÖ, BM Güvenlik Konseyi Üyeliği ve AKPM Başkanlığı’ndan sonra AİGK’inde dönem başkanlığını devralarak eş zamanlı bir süreç içerisinde bu çokönemli uluslararası örgütlerin liderliğini üstlenmiş bulunuyor.Uluslararası örgütlerde etkin rol oynamaya başlayan Türkiye, bir yandandünya politikalarında söz sahibi olurken diğer yandan da uluslararasıarenada güç dengelerini lehine çevirme şansını yakalamış oluyor. ÖrneğinAvrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Dönem Başkanlığını kritikbir seçim sürecinden sonra eline geçirme başarısı gösteren Türkiye,İsrail’in Mavi Marmara katliamını Parlamento’nun 21-25 Haziran tarihleriarasında gerçekleşecek toplantılarına  “Urgent Debate”  yani acilgörüşülecek bir gündem maddesi olarak koyma başarısını göstermiştir.Uluslararası örgüt liderliğine bağlı olarak elde edilen diğer önemli birbaşarı ise hafta içinde İstanbul’da gerçekleşen AİGK zirvesi Başkanlıkaçıklamasında 21 üyenin katılımıyla İsrail’in kınanmış olmasıdır.

Türkiye bir yandan uluslararası örgütlerde lider rolünü üstlenirkendiğer yandan da Libya’dan Pakistan ve Rusya’ya vizeleri ve sınırlarıkaldırarak nüfuz coğrafyasını genişletmekte, küresel güçpotansiyellerini harekete geçirmektedir.

Ancak, Türkiye’nin karşı karşıya kalması muhtemel problemlerdenbirisi nüfuz coğrafyasını her geçen gün daha da genişlettiği,Brezilya’dan Endonezya’ya küresel politikalar geliştirdiği bu süreçteyetişmiş insan kaynağı yetersizliğidir. Bu yönde yeterince adımlaratıldığını söyleyemeyiz.

Dış Politika Dinamikleri Zenginleşmeli

Türkiye’ninuluslararası politika zenginliğini uzun vadede yaşatacak ve daha dageliştirecek insan kaynaklarını yetiştirmek için acilen atılması gerekenüç önemli adım bulunuyor. Bu adımlardan ilki üniversitelerimizinvizyonlarının genişletilerek özellikle uluslararası ilişkilerbölümlerinin dış politika ve strateji geliştiren üniteler halinegetirilmesi yönünde atılması gereken adımdır.

Türk Dış Politikası’nın lobicilik konusundaki zafiyeti dışpolitikamızın zenginlik ve dinamizm kazandığını düşündüğüm Ak Partiiktidarında da devam etmektedir. Türkiye lobicilik faaliyetleribakımından çok önemli ve değerli potansiyellere haiz bir ülkedir. SadeceAvrupa’da, kimi Avrupa ülkelerinden daha büyük 4 milyon civarında Türknüfusu yaşamaktadır. Ancak bu önemli potansiyel halen organize bir güçve lobi hareketine dönüştürülebilmiş değildir. Türkiye’nin sondönemlerde izlediği özellikle Ortadoğu politikalarından dolayı sadeceTürkler değil Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan Arap kökenliOrtadoğu halklarının da sempatisi kazanılmıştır. Özellikle Avrupaülkelerinde Pakistan gibi Türk sempatisi olan ülke vatandaşlarınınvarlığı da göz önüne alındığında Türkiye’nin çok önemli bir lobicilikpotansiyelini halen kullanamadığı, organize baskı unsuru halinegetiremediği görülmektedir. Dış İşleri Bakanı Davutoğlu’nun Türk DışPolitikası’na kazandıracağı en önemli dinamiklerden biri de organize veetkin bir lobicilik mekanizması olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, etkin vebaşarılı bir dış politika için lobicilik hareketi olmazsa olmaz birunsurdur.

Dış politika dinamiğini güçlendirmek ve zenginleştirmek içinTürkiye’nin atması gereken 3. önemli adım ise think tank oluşumlarınınteşvik edilmesi ve mevcut think tanklerle ortak çalışmalaryürütülmesidir. Dış İşleri Bakanlığı’nın Afganistan sorununa çözümarayışı bağlamında, Afganistan’a komşu ülkelerin uzmanlarını bir arayagetirmeye yönelik geliştirdiği “Bölgesel Düşünce Platformu”, bu yöndeatılmış son derece pozitif bir adımdır.

Güç ve zenginliğin Batı’dan Doğu’ya kayarak el değiştireceği süreçteTürkiye, ortaya koyacağı güçlü dış politika dinamikleri ile potansiyeldurumda olan küresel güç kabiliyetini, kinetik duruma dönüştürebilmeşansına sahiptir.

Mevcut Uluslararası Sistem Çökmüştür

BirinciDünya Savaşı sonrası şekillenmeye başlayıp İkinci Dünya Savaşı sonrasıson şeklini alan Batı medeniyeti tabanlı uluslararası sistemin çöktüğünüve işlemez hale geldiğini de görmekte yarar var. Birleşmiş Milletleruluslararası krizleri ve dengeleri yönetmekten aciz, güçlünün güdümünde,mazlumun hakkını koruyamayan, uluslararası hukuku tesis edemeyen,çifte standartlı bir yapı halini almıştır. İsrail’in Ortadoğu’dauyguladığı tüm şiddet ve gerilim politikalarına, uluslararası hukukkurallarını ihlal ederek insanlığa karşı yasak silahlar kullanmasına,dünyanın gözü önünde sivil katliamlar gerçekleştirmesine rağmen yaptırımuygulayamayan BM, İran ya da bir başka Müslüman devlet söz konusuolunca her türlü yaptırım kararını cesur bir şekilde alabilmektedir.İran, Kuzey Kore ve Pakistan’ın nükleer silahları İsrail ve ABD’ningüdümündeki mevcut uluslararası sistem tarafından baskı altındatutulurken kimse İsrail’in nükleer yeteneğini sorgulama cesaretinigösterememektedir. Bu haliyle BM, Doğu bloğuna abluka uygulayan bir Batıenstrümanı görünümündedir.

Prestowitz’in kehanetine katılıyorum. Güç ve zenginlik eldeğiştiriyor. Gücün Batı’dan Doğu’ya göçü konjonktürel olduğu kadarİlahi Kudret’in de bir tecellisidir. Yeryüzünde orta vadeyi aşan birsüreçte “Doğu’nun İktidarı” hüküm sürecektir. Bu süreçte Doğu medeniyetikendi değerlerinden doğan bir uluslararası sistem yaratacaktır.  Batımedeniyeti kaynağını sadece “Güçten” aldığı için, yükselirkenoluşturduğu tüm uluslararası mekanizmalar güçlünün kontrolüne girmiş veuluslararası sömürü örgütleri haline dönüşmüştür. Şimdi sıra’da Doğumedeniyeti var. Doğu medeniyeti kaynağını “Hak”tan almaktadır.Dolayısıyla Doğu’nun İktidarı’nda yeryüzünde hoşgörü ve adaleti hakimkılacak yeni bir sistem yaratılacaktır.

Ali ŞAHİN
Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Başkanı
10 Haziran 2010

İlgili İçerikler

Son Yazılar