Kadim dost ve kardeş ülke: Pakistan

Paylaş

Türkiye-Pakistan ilişkileri, devletler arasındaki sıradan ilişkilere hiç benzemeyen kendine özgü bir yapıya sahip.

Türkiye’den yalnızca birkaç bin km kare büyük yüzölçümüne, baharatlara bulanmış farklı lezzet ve tatlara, etnik ve kültürel çeşitliliğinin yanı sıra yüzde 98’i Müslüman 207 milyonu aşan nüfusa sahip Pakistan, dünyanın en kalabalık altıncı ülkesi.

Hindistan’daki Müslümanların Hindu-egemen toplumda azınlık olarak yaşama şansı olmadığını düşünen Hindistan Müslümanları Birliği, 1940 yılında Müslümanlara özgü vatan talebiyle tarihi Pakistan kararını Lahor’da kabul etti ve 14 Ağustos 1947’de bağımsız bir devlet olarak Pakistan’ın kurulma sürecini başlattı.

İndus bölgesi, Mehrgarh ve Harappa ve Mohenjo-Daro’daki İndus Vadisi başta olmak üzere birçok eski kültürün buluştuğu eski uygarlıkların beşiği olan Güney Asya coğrafyasında yaşayan müslümanlar, 71 yıl önce Muhammed Ali Cinnah vasıtasıyla bağımsızlığını ilan ederek parlamenter demokrasi ile yönetilen bir ülke olarak yoluna devam ettiler.

Türkiye’nin, Güney Asya Müslümanlarının kurtuluş mücadelesinde kadın, erkek, genç, yaşlı, her kesime yanında olduğunu hissettirmesi Türkiye-Pakistan ilişkileri için sağlam bir temel teşkil etmektedir. Bu temel üzerine bina edilen ve halklar arasında gönül köprüsü kuran birlik, barış ve dayanışma duygusu, bugün de varlığını güçlü biçimde sürdürmeye devam ediyor.

Bu tarihi dayanışmanın son örneğini, 2018 yılının bitimine üç gün kala Pakistan Yüksek Mahkemesi tarafından FETÖ’nün uluslararası hukuk alanında bir terör örgütü olduğuna hükmeden kararında görüyoruz. FETÖ’ün eğitim yapılanmasındaki en önemli kuluçka üslerinden biri olduğu bilinen Pakistan’daki bu gelişme, Türkiye’nin FETÖ ile mücadelesi açısından olduğu kadar Pakistan-Türkiye ilişkileri için de kritik öneme sahip.

Pakistan Başbakan İmran Han’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak bugün başlayacak ziyareti öncesinde gelen bu karar, iki ülke arasında özellikle ekonomik ve ticari ilişkilerle ilgili iş birliği ve birlikte çalışma konusunda yeni alanların keşfedilmesine ve gelişmesine önemli katkı sağlayacak.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası FETÖ ile mücadelesinde Türkiye’nin yanında yer alan Pakistan’da, atılması gereken adımların gecikmesinde, dönemin Pakistan hükümeti başbakanı ve ailesi ile ilgili yolsuzluk davalarının devam etmesi ve ardından hükümet değişiminin gerçekleştiği seçim sürecinin etkili olduğu söylenebilir.

Pak-Türk Çağ Eğitim Vakfı okullarının Türkiye Maarif Vakfına devri konusunda görülen davanın 28 Aralık’ta açıklanan karar metninde, mahkeme bu vakfın Pakistan’ın uluslararası yükümlülükleri doğrultusunda terör örgütü ilan edilmesine ve vakfa ait okulların Türkiye Maarif Vakfına devrine hükmetmiş ve kararının uygulanması için Pakistan İçişleri Bakanlığından uygun adımları atmasını istemişti.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın konuyla ilgili açıklamasında FETÖ’nün Pakistan’da terör örgütü ilan edilmesini öngören kararın tüm ülkeler için emsal teşkil etmesi gerektiği ve FETÖ ile iltisaklı okulların Türkiye Maarif Vakfına devrini öngören kararın da memnuniyet ve takdirle karşılanarak Pakistan’la her alandaki iş birliğinin artarak devam ettirileceğinin altı çizilmişti.

Pakistanlı hukukçu Muhammed Suheyl Sacid, ilgili davada elde edilen başarı ile “Türkiye Devleti’nin, FETÖ’nün dünya barışını tehdit eden bir terör örgütü olduğunu ispat etme yönündeki duruşunu açıkça ortaya koyduğunu” belirtti.

21 yıllık siyasi kariyerin sonunda başbakanlık

Pakistan’da 25 Temmuz 2018’de yapılan genel seçimlerden İmran Han’ın başında olduğu Pakistan Adalet Hareketinin (PTI) birinci parti olarak çıkmasına rağmen Ulusal Meclis’te ancak ittifak partilerinin desteğiyle federal hükümeti, Hayber Pahtunva ve Pencap eyaletinde de yerel unsurların desteğiyle yerel hükümetleri kurabildi. Butto ailesinin partisi olarak anılan Pakistan Halk Partisi ise Sindh eyaletinde tek başına hükümet kurarken, Belucistan’da diğer taraflarla bir koalisyon hükümeti kurmayı başarmıştı.

Bağımsız ve adil seçimlerin yapıldığına dair bazı itiraz ve protestolar olsa da 25 Temmuz 2018 seçimleri, Pakistan’da demokratikleşmeyi ve demokrasi anlayışını bir adım daha ileriye taşımıştır.

1952 yılında Lahor’da doğan İmran Han, 1992’de Pakistan’a kazandırdığı Dünya Kriket Şampiyonluğu ile ülkede ulusal kahraman edilmişti. Karizmatik duruşu, hayırseverliği ve politikadaki yenilikçi söylemleriyle genç kuşakların gönlünü kazanmasına rağmen 1997 seçimlerinde hiç vekil çıkaramayan İmran Han, bundan tam 21 yıl sonra yapılan 25 Temmuz genel seçimlerinde ise birinci parti olarak Ağustos 2018’de Pakistan’ın 19. başbakanı olarak göreve başladı.

2011 yılında siyasetteki şansı dönmeye başlayan İmran Han, 2013 yılı seçimleri sonrası Cemaat-i İslami’nin desteğiyle Hayber Pahtunva’da yerel hükümeti kurdu. 2018 seçimlerinde ise Pencap eyaletini de alarak yerelde iki önemli eyalet ve merkezde federal hükümeti kurmuş oldu.

Kuruluşundan bu yana, barış, güvenlik ve uluslararası işbirliği alanlarını dış politikasının köşe taşları olarak dizayn etmeye gayret eden Pakistan, başta BM olmak üzere uluslararası toplumda insani, güvenlik ve sosyoekonomik meselelerde yapıcı rol oynamıştır. İran, Afganistan ve Türkiye’nin de dahil olduğu Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın (ECO) üyesi olan Pakistan, kurucu üyesi olduğu D-8 içerisinde en kalabalık Müslüman ülkelerden biri olarak öne çıkmaktadır.

Güney Asya Bölgesel İşbirliği Teşkilatı (SAARC) üyesi Pakistan’ın Kıbrıs konusunda Türkiye’ye ve Türkiye’nin Jammu & Keşmir konusunda Pakistan’a verdiği kararlı destek, iki ülkenin dış politika konularında birbirlerini destekledikleri önemli alanları teşkil ediyor. Ankara, Keşmir’in kendi kaderini tayin hakkı konusunda Pakistan’ı net bir şekilde yanında dururken, İslamabad da her zaman Kıbrıs meselesinde Türkiye’yi desteklerdi.

Nükleer programı tamamen yerli ve barışçıl amaçlarla kullanmaya gayret eden Pakistan, stratejik ve konvansiyonel yetenekleri ile güvenilir ve caydırıcılığı olan bir savunma politikası izlemektedir. Pakistan, nükleer silahların yayılmasını önleme konusunda Hindistan’ın aksine küresel çabalara tam destek vermektedir.

ABD ile ipleri koparıyor

Uzak Asya’da Kuzey Kore üzerinden Çin’le nüfuz savaşına giren ve Güney Asya’da mevzi kaybetmek istemeyen ABD, Hindistan’la stratejik ortaklığını geliştirirken, Pakistan’la askeri eğitim çalışmalarını tek taraflı iptal etmiş ve 300 milyon dolarlık askeri yardımı desteğini de kestiğini açıklamıştı.

Afganistan, İran, Hindistan ve Çin gibi dünyanın en önemli ülkeleriyle sınır komşusu olan Pakistan’da cereyan eden olayların küresel güç mekanizmalarının odağına girmesi son derece normal. Hindistan-Pakistan arasındaki Keşmir sorunu bir tarafa, Afganistan’da yeni güvenlik ve barış politikası oluşturmaya çalışan ABD’nin bölgenin en önemli aktörü Pakistan’ı Çin’in yanında görmesi hiç kabul edemeyeceği bir durum.

Bu sebeple, 60 milyar dolarlık Çin Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) projesi ile Çin’in, enerji nakil yollarının merkezine Pakistan’dan kolaylıkla ulaşabilecek olması, Çin’in Güney Asya’daki varlığından son derece şikayetçi olan ABD’ye ciddi rahatsızlık veriyor.

İç ve dış meselelerine ait dosyaların yeni hükümetin masasında çözüm beklediği ülkede, İmran Han’ın “Yeni Pakistan” sloganıyla, halkının özlediği, barış, refah, kalkınması adına adına güzel işler yapması bekleniyor.

Türkiye – Pakistan ilişkileri

Türkiye-Pakistan ilişkileri devletler arasıdaki sıradan ilişkilere hiç benzemeyen kendine özgü bir yapıya sahiptir. Güney Asya Müslümanlarının kendileri bağımsızlık hareketinin bir parçası olarak gördüğü Türkiye’nin kurtuluş savaşına verdiği destek ve gösterdiği dayanışma Türk halkının zihinlerinde silinmez bir yer edinmiştir.

Pakistan’ın ulusal dili Urduca, Türk dilinden etkilenmiştir. Urduca ve Türkçe dillerindeki 4 binden fazla ortak kelimenin varlığına dikkat çeken uzmanlar, Türkiye’yi kırmızı bayraklı Pakistan veya “iki ülke, bir millet” olarak adlandırılması gerektiğine vurgu yapıyor.

Stratejik olarak güçlü ve etkin insan kaynağıyla bölgesel bir merkez olarak konumlanan Pakistan, Türk yatırımcılar için doğru bir pazar olma durumunu korurken, Türkiye de bölgesel ekonomik büyümenin itici bir gücü haline gelerek Pakistanlı yatırımcılar için önemli fırsatlar sunabilir.

Tekstil alanında kendini kanıtlamış Pakistan ve Türkiye arasında çözülmeyi bekleyen sorunlar olsa da Pakistan ekonomisinin yatırım için cazip hale gelmeye başladığı bugünlerde, iki ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin ticari alanda daha da arttırılması gerekiyor.

Türk yatırımcılar, bürokratik zorlukların hafifletilmesi durumunda başta enerji ve inşaat olmak üzere Pakistan ekonomisinin önemli sektörlerine daha fazla yatırım yapmaya istekli görünüyor. Pakistan’daki Türk yatırımı hali hazırda 1 milyar doların üstünde görünüyor.

25 Temmuz 2018 Pakistan seçimlerinden birinci parti olarak çıkan Pakistan Adalet Hareketi (PTI) lideri ve Başbakan İmran Han Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, Türkiye’nin tarih boyunca zorluklardan hep başarıyla çıktığını, Türkiye’nin başarılı olması için dua ettiklerini ve “Pakistan halkı ve kendi adıma Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Türkiye halkına, karşılaştığı ağır ekonomik zorlukları aşmaları ve başarılı olmaları için dua ettiğimizin bilinmesini isterim. Türkiye, görkemli tarihinde sıkıntıların içinden hep başarıyla çıkmıştır.” ifadelerini kullanmıştı.

İmran Han’ın liderliğindeki yeni hükümetin kuruluş programında, şeffaflığın ve hesap verebilirliğin çerçevesinin geliştirilerek, yönetişim yapılarının iyileştirilerek, değişen ve dönüşen bir “Yeni Pakistan” inşa edileceği ifade edilmişti.

Muhammed Ali Cinnah’tan bu yana tarih, fikir, ideoloji, ekonomi, kalkınma ve demokratikleşme alanında Türkiye’nin etkileşim alanında yer alan kadim dost ve kardeş ülke “Yeni Pakistan”ı çok daha güzel günler bekliyor. Kaynak:AA

 

İlgili İçerikler

Son Yazılar