Mumbai, Zahedan ve Ardından…

Paylaş

Güney Aysa’nın istikrarsızlık haritası her geçen gün daha da genişletiliyor. Geçtiğimiz hafta İran’nın Pakistan sınırına yakın Zahedan kentinde Şii bir caminin bombalanması, ardından bir İran uçağına yönelik bombalı saldırı girişimi, bölgede İran’ı da içine alan yeni bir istikrarsızlaştırma sürecinin başlatıldığı yönünde önemli sinyaller veriyor.

İran’ın Zahedan kentine yönelik gerçekleştirilen saldırı Hindistan’ın Mumbai kentine düzenlenen saldırı ile aynı hedefi güdüyor. Diğer bir deyişle Zahedan saldırısı ile Mumbai saldırısı aynı laboratuarın ve aynı mühendislerin ürünü. Ve asıl hedef, Mumbai saldırısında olduğu gibi yine Pakistan.

Pakistan İzole Ediliyor

Zahedan’da gerçekleşen saldırıyı uzun süredir pasif durumda bulunan Cundullah (Allah’ın Ordusu) örgütü üstlenmiş bulunuyor.  Cundullah, İran’da yaşayan Sünni Müslümanların güya haklarını savunmak için kurulmuş Sünni bir terör örgütü olup, Pakistan’ın ülkemizin Güneydoğusu gibi sorunlu Belucistan bölgesinde konuşlanmış bulunuyor. 1000-2000 arasında silahlı militanı olduğu sanılan örgüt, hem İran’ı hem de Pakistan içerisindeki Şii varlığını hedef alıyor. Cundullah, bölgede faaliyet gösteren Taliban ve diğer birçok örgüt gibi, küresel güçler tarafından kontrol edilen Güney Asya’nın “Kutsal Orduları”ndan biri. Daha önceki analizlerimizde de bölgedeki birçok örgütün, küresel güçler tarafından bölgedeki ekonomik ve politik dengelere müdahale etmek ve kendi menfaatleri doğrultusunda şekillendirmek için kullanıldıkları hususuna dikkat çekmiştik. Bu şekilde Pakistan toprakları kullanılarak daha önce Hindistan’a yapılan müdahale şimdi İran’a yapılmış durumda. Zahedan’daki saldırının hemen ardından Hindistan’ın verdiği tepkinin aynısını veren İran, Pakistan’la olan sınırını kapatarak Pakistan’ı Cundullah’ı durdurmayacak olursa askeri yöntemler kullanarak Belucistan bölgesine müdahale edebileceği yönünde uyardı. Bu, Afganistan ve Hindistan sınırlarının kapanmasının ardından İran sınırının da kapanması, dolayısıyla Pakistan’ın tam bir izalosyonla karşı karıya kalması anlamına geliyor.

Zahedan Baskını İle Neler Hedefleniyor?

Güney Asya’nın CIA tezgahından çıkmış örgütlerinden olan Cundullah tarafından Zahedan’da gerçekleştirilen saldırının Ahmedinejad, Karzai ve Zerdari’nin katılımıyla gerçekleşen Tahran Zirvesi’nin hemen ardından gerçekleşmesi oldukça düşündürücü.

25 Mayıs’ta gerçekleşen ve bölgedeki istikrarsızlığı ortadan kaldırarak ekonomi, enerji, güvenlik, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı konularında işbirliğini hedefleyen zirve sonunda Karzai ve Zerdari’yi kabul eden İran ruhani lideri Hamaney, Müslümanların sorunlarına dikkat çekerek, birlik ve dayanışma çağrısında bulunmuştu.

İran’ın bölge politikalarında söz sahibi olmaya yönelik girişimlerinden rahatsızlık duyan ABD, nükleer çalışmalarından dolayı hedef tahtasına oturttuğu İran’a ilişkin istikrarsızlaştırma sürecini de bu şekilde başlatarak bir taşla çok sayıda kuş avlamanın hesaplarını yapıyor. Cundullah’ı devreye sokarak ABD ve İsrail, bölgede şu hedefleri vurmanın çabası içerisinde;

1-      Afganistan ve Hindistan’ın ardından İran’la olan ilişkilerini de gererek, Pakistan’ı bölgede izole etmek ve nükleer silahlara müdahale için zemin hazırlamak.

2-      22 Mayıs tarihinde Ahmedinejad ile Zerdari arasında imzalanan ve İran gazını Pakistan’a taşıyacak 2100 km uzunluğundaki doğalgaz boru hattı projesini sabote etmek. Proje güzergâhı Cundullah’ın aktif olduğu Belucistan bölgesinden geçiyor.

3-      Güney Asya’daki istikrarsızlık coğrafyasını İran’ı da içine alarak genişletmek.

4-      Terör yoluyla güvenlik sorunu ve siyasi kargaşa yaratarak İran rejimini zayıflatmak.

5-      25 Mayıs’ta Ahmedinejad, Karzai ve Zerdari’nin katılımıyla gerçekleşen ekonomik, güvenlik, enerji, uyuşturucu, insan kaçakçılığı gibi konularda işbirliğini hedefleyen zirveyi baltalamak.

6-      Barış Boru Hattı projesi olarak da anılan Iran-Pakistan-Hindistan doğalgaz boru hattı projesini sabote ederek yerine, ABD destekli Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan rotalı TAPI projesini zorlamak.

Belucistan Eyaleti Çok Şeylere Gebe

Pakistan’ın İran ve Afganistan’la olan sınır eyaleti Belucistan, ülkenin coğrafi olarak %48’ini oluşturuyor.  Eyaletin sadece Afganistan’la olan sınır uzunluğu 800km. Altın ve bakir petrol yataklarına sahip olduğu düşünülen Belucistan, Pakistan’ın sorunlu olan kuzey bölgelerinden sonra patlamaya, daha doğrusu patlatılmaya hazır bir bomba niteliğinde. Belucistan Kurtuluş Örgütü (BLA) 2000 yılından bu yana Pakistan ve İran sınırları içerisindeki Belucistan bölgesinde bağımsız bir devlet kurmak için silahlı mücadele yürütüyor. Afganistan’ın Belucistan sınırına yakın ilgisiz bölgelerinde Hindistan çok sayıda diplomatik temsilcilik açmış durumda. Bu temsilciliklerde görev yapan çok sayıda Hindistan ajanı bir yandan Belucistan içlerinde Beluç liderlere provakatif suikastlar düzenlerken diğer yandan bölgedeki Şii – Sünni çatışmalarını körüklüyor.

ABD’nin Afganistan’a gönderdiği 17 bin askerden oluşan yeni birliklerin uyuşturucuyla mücadele adı altında Afganistan’ın Belucistan’a yakın sınır bölgelerine konuşlandırılacak olmaları da,  Belucistan’a ilişkin kimi projelerin hayata geçirileceği yönünde sinyaller veriyor.

Belucistan üzerinde verilen diğer önemli bir mücadele ise eyaletin Umman Denizi’ne yakın bir noktada Çin tarafından yapılan Gawadar limanı üzerinde verilen mücadele. Çin ticaret rotasını Gawadar limanı üzerinden düzenleyerek Orta Doğu ve Batı pazarlarına 1 ay daha erken erişme imkanı elde etmiş oluyor. Gawadar limanı bununla da kalmıyor, Hindistan ve Sri Lanka limanlarını da 2. plana itiyor. Çin’in Belucistan’daki etkinliğinden rahatsızlık duyan ABD, bölgede güvenlik sorunu yaratarak Çin’in işlerini zorlaştırmaya çalışıyor.

Pakistan’ın İran, İran’ın Pakistan sınırına yakın bölgelerini ilerleyen günlerde istikrarsız bir sürecin beklediğini söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaştığı bu süreç içerisinde İran’ın çeşitli kentlerinde provokatif saldırılarla karşılaşmak sürpriz olmayacak gibi görünüyor.

Güney Asya’nın stratejik bölgelerine zerkedilen CIA ve Mossad ürünü terör virüsleriyle dokular zayıflatılarak bölge geniş kapsamla bir müdahaleye hazır hale getiriliyor. İran ve Pakistan sahip oldukları nükleer yetenekle küresel güçler için en büyük tehdit zonunu oluşturuyorlar. Bu zon’a fiziksel bir müdahale şu aşamada mümkün görünmüyor. Ancak bölge güvenlik sorunları, etnik ve mezhep çatışmaları, ekonomik dalgalanmalar, siyasi suikastlarla istikrarsızlaştırılarak zayıflatılıyor ve fiziksel bir müdahale için gerekçeler oluşturuluyor. Güney Asya’daki tüm bu gelişmeler küresel güçler tarafından doğunun merkezine doğru karanlık bir yığınak yapıldığını gösteriyor. Güney Asya’nın yakın bir gelecekte huzura kavuşacağını söylemek o kadar zor ki. Türkiye’nin bölgeyi yakından izlemesi ve bölgeye ilişkin etkin stratejiler geliştirmesi Türkiye’nin kendi geleceği açısından da oldukça önem taşıyor. 03 Haziran 2009

İlgili İçerikler

Son Yazılar