Obama ve Güney Asya

Paylaş

Amerikan başkanlık seçimleri öncesi ve sonrası, Barak Obama, Amerika ve Obama dönemine ilişkin bir sürü analiz ve değerlendirmeler yapıldı. Obama ile birlikte Amerika’dan başlayarak dünyanın yeniden şekilleneceğini savunanlardan tutun da, Obama’ya “Mehdilik” yakıştırması yapanlara kadar her türden yorumlar, analizler dünya kamuoyunun gündemini uzun bir süre işgal etti ve halen de ediyor.

Amerikan başkanlık seçimleri, dünya ülkelerine verilmeye çalışılan mesajlarla dolu başlı başına bir propaganda aracıdır. Nerdeyse bütün bir sene süren ve magazinsel terkiple adrenalin dozu her geçen gün daha da artırılan uzun soluklu Amerikan seçimleriyle dünya kamuoyu, hangi gazete sayfasını çevirse, hangi televizyon kanalını açsa karşısında Amerika’yı bulur. Dünya’nın belleği şartlandırılır adeta. Başkan adaylarının giyim tercihleri bir anda moda patlamasına dönüşür ve yaşam tarzları model olarak sunulur.  Karnavala dönüşen kampanyalar ve adayların özel yaşamlarına ilişkin birkaç sır da eklenince, dünyalılar trans boyutuna geçer. Seçim sonuçlarının ardından tüm dünya televizyonlarından canlı yayınlanan muhteşem görev teslim töreniyle hipnoz tamamlanmış ve artık her dünyalı tatlı bir Amerikan rüyasına dalmıştır.

Hal böyleyken, Obama isminin başkanlık seçimleri için anılmasıyla birlikte ve takip eden süreçte bende uyanan ilk his, dünya kamuoyuna yönelik ciddi bir psikolojik propaganda ve bilinçaltı operasyonu yürütüldüğü yönünde oldu. Seçim süreci ilerledikçe, Barak Obama’nın Amerika’nın doğal siyasi akışının bir ürünü olmadığı ve özel bir projeden ibaret olduğu gerçeği daha da netleşmeye başladı.

Amerikan sömürüsünün “Delme, Sirayet Etme ve Sağma” stratejisi

Bush dönemiyle birlikte dünya üzerinde gerçekleştirilen sömürüye yönelik “delme” ve “sirayet etme” işlemleri tamamlanmış durumda. Bu konuyu biraz daha netleştirmek ve anlaşılır kılmak adına çok uluslu şirketlerin işletme mantıklarından bir örnek verebiliriz. Çok uluslu şirketler genel anlamda işletme mantığı açısından “Delme, Sirayet Etme ve Sağma” şeklinde 3 ayrı yapıdan oluşurlar.  “Delici” ekip kale kapılarına koçbaşı ile uygulanan düzenli darbe ve yıkıp delme işlemini gerçekleştirir. İş hedefleri belirlenir ve hedefe uygulanan düzenli ve kesintisiz darbelerle işin önündeki engeller kaldırılır. Kale kapısı yıpratılıp yıkıldığında delici ekip çekilir ve “sirayet ekibi” devreye girerek içeri sızma işlemi gerçekleştirilir. Bu ekibin görevi ise ilgili hedefi en karlı şekilde sömürmek ve sağmak için gerekli altyapı ve sistemi kurarak yerleşme işlemini tamamlamaktır. Sirayet ekibi sağma işlemi için her türlü sistemi kurup ayrıldıktan sonra “Sağıcı” ekip devreye girer ve sağma işlemi başlatılır. Delici ve Sirayet ekibine oranla sağıcılar oldukça sempatik ve sevimli görünürler. Sağma işleminin verimli geçmesi ve sütün tamamının sağılması için gerilimsiz ve sakin bir ortam gereklidir. Gerilimli bir ineğin asla sağılamayacağı gibi.

Bush dönemiyle birlikte Amerika’nın dünya üzerinde gerçekleştirmiş olduğu delme, sirayet etme ve yerleşme işlemleri başarıyla uygulanmıştır. Irak ve Afganistan işgal edilerek dünyanın en zengin enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelere giriş yapılmış, nüfuz edilerek yerleşilmiş, altyapı ve sistemler oluşturulmuş, sıra sağmaya gelmiştir.

Bu anlamda Barak Obama dünya enerji kaynaklarını sömürmeye yönelik yürütülen bu büyük projenin Sağıcı ekibindendir. Seçimler öncesi ve sonrasında öylesine bir Obama imajı oluşturuldu ki, sadece Obama hakkında yazılıp çizilenlerle bile dünya kamuoyu rahatlatıldı ve gevşetildi.

Obama bir projedir

Bush dönemiyle Dünya’nın her bölgesinde terör estiren ABD, Obama projesi ile bir yandan işgallerin meyvelerini toplarken diğer yandan da Bush döneminin tüm negatif imajlarını ve günahlarını silerek tavan yapmış Amerikan aleyhtarlığını aşağılara çekmeye çalışmaktadır.  Böyle bir strateji için Obama projesini hayata geçiren ABD, üzerinde Hıristiyan, Yahudi ve Müslüman motifler taşıyan, kahverengi ve sempatik görünümlü Barak Obama ile bütün medeniyetlere hitap etme çabası içerisindedir.  Adındaki Hüseyin, başındaki kippa, kimliğindeki haç ile Yahudisi, Müslümanı ve Hıristiyan’ı herkes kendinden bir şey bulabiliyor dünyanın yeni liderinde.  Kahverengi ten rengi ve siyahilerin ABD’de düne kadar devam eden insan hakları mücadelesi sonucunda oluşmuş mazlum imajı ile dünya kamuoyuna “bakın artık sizden ve sizin gibi ezilmiş biri ABD başkanı seçildi” mesajları veriliyor. Kısacası ABD, Bush’la dünya üzerinde ve özellikle Müslüman Coğrafya’da gerçekleştirdiği tahribatın hiçbir hesabını vermeden Obama illüzyonu ile hesabı kapatmayı planlıyor. Bush’un rezil yönetiminden sonra Obama ile dünyaya bir rahatlama getirilerek, tabiri caizse Bush eliyle kaybedilen eşeğimizi Obama ile buldurarak bizden mutlu olmamızı bekliyorlar.

Bu yöndeki örneklere bakacak olursak;

Obama’nın Beyaz Saraya koltuğunu oturur oturmaz ilk icraatı Guantonamo üssünü kapatma kararı oldu. Ve bu karar dünya basınının manşetlerini süsledi. Zaten olmaması gereken ve her türlü insan hakları ihlallerinin işlendiği, sırf Amerika’nın Afganistan’ı işgalini haklı çıkarmak adına uluslararası kamuoyunun gözünü boyamak için kurulmuş bu işkence merkezini kapatarak Obama, dünya kamuoyunun takdirini ve beğenisini kazanıyor. Oysa yapılması gereken asıl şey, Guantonamo’yu kuran ve yüzlerce masum insana işkence uygulayan kişi ve kurumlar hakkında soruşturulma açılması ve adaletin sağlanmasıdır. Guantonama’da iğrenç işkencelere maruz kaldıkları için ruhsal yapıları bozulan ve geleceklerini kaybeden insanlar ne olacak peki? Ne yani şimdi, burada işlenen onca işkencenin ve insan hakları ihalelerinin karşılığında Guantonamo’nun kapatılmasını yeterli mi bulacağız?

İkinci önemli örnek ise Irak politikası. Dünyanın yine sempatik lideri, Irak’tan çekileceklerini açıklayarak dünya kamuoyunu güya mutlu etmeye çalışıyor ve aptal yerine koyuyor. Çekileceğiz derken çekilen şeyin Irak’ın kalbine nahak yere sapladıkları hançer olduğunu bilmediğimizi, hissetmediğimizi mi sanıyor Barak Obama? Nükleer silah safsatalarıyla dünya kamuoyunu aldatarak, hiç yere katledilen yüz binlerce sivil Iraklının hesabı kimden sorulacak peki? Yıkılan, yakılan ve yağmalanan müzeler ve kütüphanelerle yok edilen İslam ve Mezepotamya medeniyetinin faturasını kimden tahsil edecek dünya kamuoyu? Yoksa sadece Irak’tan çekilmeyi İslam Alemi ve onurlu dünyalılar için yeterli bir ihsan mı görüyor Obama? Dünya kamuoyundan Amerika’nın Bush eliyle işlediği insanlık suçlarını sineye çekmesi mi bekleniyor?

Gazze savaşı Obama’nın maskesini düşürdü

Obama’nın bir Amerikan sağduyu ürünü olmadığının diğer bir kanıtı ise Gazze savaşı boyunca sürdürdüğü sessizliktir. Başkan seçilmesinin ardından İsrail’in 21 gün boyunca aralıksız sürdürdüğü kadın ve çocuk katliamı için tek kelime bile etmeyen Obama, henüz görevi teslim almadığı ve Amerika’nın bir başkanı olduğu gerekçesiyle beklentileri boşa çıkarmıştır. İsrail’in Gazze saldırıları ve sivil katliamına “Amerika’nın bir tane başkanı var” diyerek halen Bush’un görevi sürdürdüğünü ima etmeye çalışan ve sorumluluk almayan Obama, Irak ve Afganistan söz konusu olunca her platformda Irak’tan çekileceklerini, Afganistan’a güç kaydıracaklarını Amerika’nın bir başkanı olduğunu düşünmeden açıkça ifade edebilmiştir. Ne hikmetse İsrail, Obama başkan seçildiği gün katliama son vermiştir. Bu “ben başkanlık koltuğuna oturuncaya kadar tüm temizliklerinizi tamamlayın” politikasının bir ürünü değil midir? Diyelim ki öyle değil, 2008 yılının en büyük sivil katliamını gerçekleştirmiş İsrail için halen tek kelime etmiş değil Sayın Obama. Olaylar karşısında gösterdiği çifte standartlarla Obama safını belirlemiş ve baştan kaybetmiştir. Gazze saldırıları boyunca sessiz ve tepkisiz kalarak İsrail’in yanında yer almıştır ve taraf olmuştur. Gazze’de katledilen Filistinli çocukların kanları Livni ve Bush’un ellerine ne kadar bulaşmışsa Obama’nın elleri de aynı oranda kanlıdır.

Pakistan ve Afganistan’a Siyonist bir Özel Temsilci

Barak Obama, Pakistan ve Afganistan’a atadığı özel temsilci ile kimlerin çıkarına hizmet edeceği yönünde de önemli mesajlar vermiş durumda. Obama’nın, Dünya üzerinde İsrail çıkarlarını korumak adına büyük hizmetler vermiş olan Siyonist Richard Holbrooke’u önümüzdeki dönem dünya siyasetinin merkez üssünü oluşturacak Pakistan ve Afganistan’a özel temsilci olarak ataması çok manidardır. Pakistan her ne kadar Yahudilerin ayak basamayacağı bir ülke de olsa Holbrooke, ilk ziyaretini gerçekleştirerek Cumhurbaşkanı Zerdari ile temaslara başladı bile. Holbrooke’un Pakistan ve Afganistan özel temsilcisi olarak atanmasının en önemli nedeni Pakistan’ın nükleer silahlarının etkisiz hale getirilerek İsrail için oluşmuş tehditleri ortadan kaldırmaktır. Holbrooke’un bölgeye temsilci olarak atanması ilerleyen süreçte Güney Asya’yı çok hareketli ve sıcak günlerin beklediğinin önemli bir göstergesidir.

Obama’nın şuan içinde bulunduğu psikoloji “kendini ispat” psikolojisidir. Obama gibi olağandışı şartlarla başkanlığa gelenler, kendini ispat sadedinde daha gaddar daha hunhar olma psikolojine de girebilirler. Obama ya kendini o noktaya taşıyanlara, ya da seçimler öncesi verdiği saygı ve adalet sözleriyle dünya kamuoyuna kendini ispatla karşı karşıyadır. Barak Obama, Amerika’nın özellikle Bush döneminde işlediği suç ve günahlarla yüzleşmeden, hesaplaşmadan asla inandırıcı olamayacak ve aklıselim dünyalılara güven vermeyecektir. Değişim vaadiyle ve “We Can-Yapabiliriz” sloganıyla ABD başkanlık koltuğuna oturan Obama, değişimi Amerika’dan başlatmalı ve Amerika’nın kendi kendisiyle yüzleşmesini sağlayarak “Yaptık” diyebilmelidir. Aksi halde Obama bir serap olmaktan öte gidemeyecektir. 13.02.2009

İlgili İçerikler

Son Yazılar