GASAM’dan “İran’ın Pakistan’a Hava Saldırısının Sebep ve Sonuçları, Bölgesel Yansımaları, Ne-Nedir?” Paneli

Paylaş

Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) tarafından “İran’ın Pakistan’a hava saldırısının sebep ve sonuçları, bölgesel yansımaları, ne-nedir?” Paneli gerçekleştirildi. Video konferans yoluyla GASAM Başkanı Cemal Demir’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele Araştırmacı Yazar Hurşit Dingil, Gazeteci Yazar Fahd Abdul Khalıq ve Gazeteci Yazar Mehmet Öztürk katıldı.

Araştırmacı Yazar Hurşit Dingil, İran’ın Pakistan topraklarına gerçekleştirdiği saldırının sebebinin “jeopolitik kuşatılma” olabileceğini söyledi.

Dingil: İran’ın Saldırısının Sebebi “Jeopolitik Kuşatılma” algısı olabilir

İran’ın bir süredir jeopolitik olarak kendini kuşatılmış olarak algıladığını belirten Dingil şunları aktardı:

“İran’ın Pakistan’da saldırdığı Ceyş el-Adl’ı İran terör örgütü olarak görülüyor. Pakistan’la birlikte İran’ın Irak ve Suriye’de de balistik füze saldırısı ve kamikaze İHA saldırısı yaptığını gördük. Tabii bu olayları anlamlandırmak üzere öncesinde nasıl bir süreç vardı? Sonrasında nasıl bir süreç vardı ve neden bu tür bir eyleme başvuruldu? Bunu iyi bir şekilde analiz etmek gerekiyor. Bu noktada İran’ın bir süredir jeopolitik olarak kendini kuşatılmış olarak gördüğünü söylemek mümkün. Daha önce de Erbil’e düzenlenen saldırılarda 2 Kürt iş adamı hayatını kaybetti. Özellikle son zamanlarda İran, Kirman’da meydana gelen terör saldırısında 90’a yakın kişi öldü. Bununla birlikte bir süredir İran’ın çeşitli yerlerinde meydana gelen yine Ceyş el-Adl’ın sorumluluğunu üstlendiği bazı saldırıların, Rast şehrinde gerçekleştirmesi gibi, bir süredir yani sürekli zaten burada bu tür eylemler var. Yani ya devrim muhafızlarına yönelik bir saldırı girişimi oluyor ya da bir şekilde bölgede polislerin hedef alındığı saldırılar görüyoruz. Bu saldırı sadece bugün oldu diye okumamak gerekiyor. Bunun öncesi de var. Ceyş el-Adl’ın ortaya çıkmasının nedenleri de bu noktada önemli. Özellikle İran açısından bakacak olursak Belucistan’ın diğer illere göre ya da diğer bölgelere göre daha gerilimli bir bölge olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu bölgede hem hizmetlerin hem bu bölgedeki yaşayan etnik grubun haklarının diğer İran vatandaşlarıyla eş olmadığı durumlar söz konusu olabiliyor. Zaten buradaki gerilimin nedeni de buna bağlayan pek çok analiz var. Bunları söylemek gerekiyor. Tabii ben Pakistan saldırısını tek olarak ele almak istemiyorum. Bu noktada Irak ve Suriye’ye yapılan saldırılar da önemli. Irak’ta özellikle devrim muhafızları ordusunun 15 ocak’ta başlattığı bu balistik füze saldırısı ve kamikaze İHA saldırısı Erbil’i hedef aldı ve ekonomik faaliyetlerde bulunan önemli Kürt iş adamının yaşadığı ev hedef alındı. Bu yerleşkinin MOSSAD karargahı olduğu, MOSSAD casuslarının burada eğitim aldığı yönünde iddialar da var. Ama bu hedef alınan iş adamının biraz geçmişine baktığımız zaman daha çok enerji işlerinde, enerji transferlerinde, petrol transferlerinde rol aldığına yönelik önemli argümanlar da var. Daha çok İran tarafından, yani İran kaynaklarından gelen pek çok bilgi açık, yani bu bilgiler tabii iddia teyit edilmiş bilgiler diyemeyiz. Erbil’e İranın yine benzer bir şekilde Devrim Muhafızları ordusunun doğrudan üstlendiği başka balistik füze saldırısı görmüştük. Bu da yine 13 Mart 2022’de gerçekleşmişti. Burada da bir başka iş adamı, Kürt iş adamı Barzani ailesine yakın bir iş adamı hedef alınmıştı. Kar şirketler grubu isimli bir şirkete ait bir yerleşke hedef alınmıştı. Burada da 11 balistik füze kullanılmıştı. Aslında bu saldırıda çok benzer bir saldırı olduğunu söyleyebiliriz. Hedef alınan kişinin yine Kürt iş adamı olması ve Barzani ailesine yakın olması gibi emareler birlikte okuduğumuz zaman bu bir tutarlılık gösteriyor. İki iş adamının ortak yönüne baktığımız zaman tabii bunlar açık kaynak yönlü okumalar ve teyit edilmiş iddialar da değil, ama pek çok kaynak bu iki iş adamının bölgedeki çeşitli enerji projelerinde önemli roller oynadığını ileri sürüyor. Yani İran bir noktada aslında gerekçeleri Kirman ve Rast’taki saldırılar olarak gösterse de aslında bir süredir özellikle Zengezur Koridorunun açılmasına eş zamanlı olarak başlayan jeopolitik kuşatılma ya da Karabağ zaferi daha önemli bir dönüm noktası olabilir. Yaşananların Karabağ zaferi’nden bu yana başlayan bir jeopolitik kuşatılma algısının bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz.”

İran’ın Suriye’nin İdlib kentinde düzenlediği saldırının Türkiye’ye de bir mesaj taşıdığını vurgulayan Dingil,”DAEŞ’in Horasan kolunun eğitim kamplarının olduğu gerekçesiyle buralar vuruldu. Buradan da baktığımız zaman en önemli mesajlar, Ya da anlamlardan birisi 1.200 kilometrelik bir seyir rotası var ve bu hassas vuruş kabiliyetine sahip bir balistik füzeyle yapılıyor. Aslında burada mesele DAİŞ’in Horasan kolu olduğu değil. Yani “ben 1200 km mesafedeki bir hedefi hassas bir şekilde vurabiliyorum. Dolayısıyla ben bir aktör olarak çok caydırıcıyım ve asimetrik kapasitem bu” caydırıcılığı oluşturuyor demek anlamında okuyabiliriz. İdlib’teki saldırı Türkiye için önemli bir anlam taşıyor. Çünkü İran kaynaklarına göre Hatay sınırına 5 km yakınlıktaki bir yer vuruldu. Bu bile aslında çok caydırıcı bir mesaj ve aslında ciddi bir mesaj diyebiliriz. Yani ilk başta da söylediğim gibi bu 3 saldırıda da bir kuşatılmışlık, yani jeopolitik olarak kuşatılmış bir İran var. Özellikle Karabağ zaferi sonrasında bu kuşatılmışlıktan ötürü de İran ciddi caydırıcı, mesajlar vermeye çalışıyor.”

Khaliq: Saldırılara Rağmen Ticaret Sürüyor

Gazeteci Yazar Fahd Abdul Khalıq ise İran’ın Pakistan topraklarında askeri hedefleri değil belirlenen hedeflerin vurulduğunu belirtti.

İki ülkenin de saldırılardan karşılıklı haberlerinin olduğunu iddia eden Fahd Abdul Khalıq şunları dile getirdi:

“Mesela Pakistan ve İran arasında ticaret, yani bu sınır ticareti hala devam ediyor. Eğer ülkeler arasında bir problem olsaydı tabii ki ilk önce o ticareti önce durdurmak gerekiyordu. Ama ne ticaret durdu ne de bir asker hedef alındı. İki devlet arasında sanki bir anlaşma da olabilir. Pakistan diyor ki “biz onlara haber verdik daha önce ama bir adım atmamışlar” İran da aynı şekilde Pakistan’a diyor ki ”Biz de haber veriyoruz, orada bize saldıran teröristler var ama İran da bir şey yapmıyor.  Burada Pakistan’ın iç politikasına önelik de bir mesele var. Çin ve Rusya’da çok ilginç bir şekilde ortaya çıktı. Yani Çin’den tabii ki bekliyorduk doğrusu. Çin mesela ilk günde hemen “Bölgedeki mesleleri biz kendimiz konuşarak çözebiliriz” dedi ve bugün Rusya’dan da böyle bir mesaj geldi. Yani bölge dışındaki bir ülkeye izin vermeyelim ki bölgemizde daha çok huzursuzluk meyadana gelmesin.”

Öztürk: İran Neden Diyalog Kanallarını Kullanmak Yerine Saldırdı?

Gazeteci Yazar Mehmet Öztürk, İran-Pakistan arasında çeşitli iletişim kanalları olduğunu ama İran’ın bu kanalları saldırı öncesi kullanmadığını vurguladı.

“Bu saldırıyı yaptıktan sonra İran diyor ki aramızda zaten çeşitli diyalog kanalları var. İran neden bunları kullanmadı da saldırdı?” diyen Öztürk şöyle devam etti:

“Yani uzun yıllardır bu mesele var aslında. Yani özellikle de Afganistan’daki cihat süreci bittikten sonra gerek Keşmir’de gerek Pakistan, İran ve Afganistan’ın birleştiği bölgede sıkıntılar var. Yani bazı İslamcılar parantez içinde İran’da mezhep temelli bir militan örgütler kurup İran’a saldırdılar. Yani bu önemli sebeplerden bir tanesi. Çünkü Belucistan bölgesi, aslında bizim bölgemizdeki Kürtlerin durumuna benziyor. Yani Kürtler Türkiye, Suriye, Irak, İran hatta Azerbaycan ve Ermenistan’a kadar uzanan bir kuşak üzerindeler. Aynı şekilde Belucler, Afganistan, Türkmenistan, İran, Pakistan ve Ummanda da hatırı sayılır bir Belüc nüfusu var. Belucler, Sünni Hanefi bir toplum, bölgeleri çoğunlukla çöl bölgesi. Dolayısıyla kontrol zayıf, yani İran tarafından da zayıf. Zaten Afganistan-İran sınırı sıkıntılı. Yani toplam Hint Denizi’ne, Hint Okyanusundan Pakistanın sınırının başladığı yerden, Afganistan’ın sınırının bittiği yere kadar muhtemelen Türkmenistan sınırına kadar 2.000 kilometrelik bir Mesafe var. Bu mesafenin 1.000 kilometresinden fazlasında Belücler var. Parantez içinde kanunsuz bir bölge olduğu için her tür kaçakçılık da burada yürütülüyor. Yani silah kaçakçılığı var, uyuşturucu kaçakçılığı özellikle, Taliban öncesinde günümüze kadar geliyor. Yani Sovyetler Birliği çöktükten sonra kaçakçılık bu bölgeye yöneldi hala da devam ediyor. Yani biliyorsunuz bağımlılar da var. Bu coğrafya, Afganistan ve İran’da kanunsuz bir bölge. Bu coğrafya çoklu bölünmüş bir bölgedir. İran, Belucistan vilayetinde 2 milyona yakın Belüc yaşıyor. Bunlar Sünni toplumdur. Pakistan tarafında federal bir sistem olduğu için Pakistan’da eyalet var, Belucistan eyaleti ve yani görece daha özgürler çünkü Pakistan’daki federal kanunlar gereeği her bir eyaletin kendi yönetimi var. Kendi Parlamentosu kendi Başbakanı var. Bir vali sorumluluğunda Merkez yönetime bağlıdır. Seçimlerde hem kendi parlamentolarına milletvekili seçiyorlar hem de federal meclise nüfusları oranında milletvekili gönderiyorlar. Pakistan, Belucistan eyaleti Pakistan’ın  yeryüzü ölçümü olarak en büyük eyaleti ama nüfus olarak da en az nüfusa sahip eyaletidir. Yani Türkiye’nin yüzölçümünün bir dörtte biri kadar bir yüzölçüme sahiptir. Bu coğrafyada iki tür isyancı hareket var, yani bir tanesi İran’a yönelik biraz önce söyledim, daha çok İslamcılar, selefi olmaları da muhtemel, Suudi Arabistan destekli de olabilirler veya Suudi Arabistan’ın desteklemesini, daha doğrusu başkalarının Suudi Arabistan’a desteklemelerini söylediği gruplar da olabilir ama içeride bir İran mezhebi temelli bir baskı olduğunu da görüyoruz ve işte Afganistan’daki cihattan hareketle orada daha önceden Cundullah isminde bir militan grup vardı. İran tabii bunları terör örgütü olarak listeliyor. Cundullah örgütün başkanı Abdülhamit Rigi, İran havasahasında uçakla geçiş esnasında İran uçağı indirdi. Rigi’yi aldılar ve daha sonra idam ettiler. Yani o hareket devam ediyor. Diğer taraftan Pakistan’a döndüğümüzde Pakistan’ın 14 Ağustos 1947’de kurulduğundan bu tarafa bölge istikrarsız yani eyalet istikrarsız, tabi bunda Pakistan devletinin federal hükümetinin de hataları var, onları yabancılaştırma noktasında. Mesela aynı şey Pakistan’ın diğer vilayeti Hayber Pahtunhva dedikleri, Peştunların daha çok bulunduğu, hatta bağımsızlık istemişlerdi. Bölgede yapılan referandumda Pakistan Merkez yönetimininde kalmaya karar verdiler ve Pakistan’a uyum sağladılar. Yalnız Belucistan’da bu ayrılıkçı hareket günümüze kadar devam etti. Ayrılıkçı etnik bazda bağımsız Belücistan isteyen bir hareketti bu. Bu örgüt Pakistan’a saldırılar düzenliyor. Pakistan yönetimi bu etnik yapıyı siyasete kattı ama bu militan hareketler bitmedi, günümüzde de devam ediyor. Pakistan da bundan muzdarıp Beluc militanlar daha çok laik eğilimlidir. Bizdeki PKK gibi bir örgüt yani okuryazar mensubu mensupları var. Hatta bir çarpıcı örnek vereyim, Karaçi şehrinde ki intiharcının hayatını incelediğimde şaşırdım, o bir kadın akademisyan doktordu. Yani okuryazar kesim ve aynı zamanda da bir bağımsızlık isteyen ekip var. Şimdi birbirini bombalama sebeplerinden bir tanesi zahirde bu gözüküyor. İran Ceyş el-Adl (Adalet Ordusu) terör örgütü olarak sınıflandırıyor, listeriyor onları vurma amaçlı olarak söylediler ama Pakistan’ın söyledikleri dışında bu bana tuhaf gözüküyor. Yani İran-Pakistan arasında çeşitli iletişim kanalları olduğu halde İran’ın bu kanalları saldırı öncesi neden kullanmadı. İran Kirman’daki Süleymani’nin ölüm yıl dönümünde yapılan saldırıyı DEAŞ üstlendi. Ama gerçekten onlar mı yaptı? İran bu saldırıyı kime yıkıyor  bilinmiyor, ama sınırda zaman zaman çatışmalar olduğunu biliyorum ve devrim muhafızlarından ve sınırdaki askerlerden öldükleri de biliyorum.”

İsrail’in Gazze savaşı sürecinde, siyonizm soykırımı devam ettirirken, İran’ın Pakistan’a hava saldırısını yapması tam anlaşılmış değildir!

GASAM
GASAM
GÜNEY ASYA STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ & SOUTH ASIA STRATEGIC RESEARCH CENTER

İlgili İçerikler

Son Yazılar