Geçmişten Günümüze Bangladeş & Filistin İlişkileri

Paylaş

*Muhammed Tarık İSLAM,Doktora Öğrencisi

Bangladeş ve Filistin Güney Asya ve Orta Dogu’da bulunan Müslüman iki ülke olarak bilinmektedır. Dünyada en fazla Müslüman nüfusa sahip ülkeler siralamasinda Bangladeş dördüncü, Filistin ise kırkbeşinci sırada yer almaktadır. Tarihte her iki devletin kuruluşundan günümüze kadar olan süreçte farklı merhalelerden geçtiği görülmektedir. Bangladeş ve Filistin’e ilişkin tarihi gelişmelerin ve bu iki ülke ilişkilerinin irdelenmesini belirli boşlukları doldurabilmek ve kritik noktalara temas etmek açısından önemlidir.

Bangladeş’in tarihte farklı egemenlikler altında yönetilmis, M.Ö. yıllarda bölgede hüküm süren büyük devletlerin, M.S. 750-1200 yılları arasında ise yerel Palas Hanedanların hakimiyeti altında kalmıstır. 10. asırdan itibaren bölgeye müslümanlar hakim olmaya başlamıs ve 1200’lu yıllardan 1757 yılına kadar (yaklaşık 500 yıldan fazla) Müslümanlar tarafından idare edilmistir. Sonrasında ise 1757’den 1905 yılına kadar İngilizler hakimiyeti ele almıstır. 1947 yılında ülkedeki Müslüman kesim “Doğu Pakistan” adıyla Pakistan’ın bir eyaleti haline gelmiş ve 1969 yılına kadar Pakistan’ın bir eyaleti olarak kalmıstır. Ardından iki taraf arasında anlasmazlıklar nedeniyle bir savaş yasanmış ve 9 ay suren savaştan sonra 16 Aralık 1971 tarihinde Bangladeş bağımsızlığına kavuşmuştur. 163 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık 8. ülkesi olan Bangladeş, Hindistan ile Myanmar’ın sınır komşusudur. Nüfusunun %90’ından fazlası Müslüman olan ülkenin resmi dini İslam’dır. Çin ile Hindistan arasındaki rekabet ve ABD ile Batılı ülkelerin Güney Asya üzerindeki etkilerinin gittikçe artması, Bangladeş’in jeopolitik açıdan daha önemli hale gelmesine neden olmuştur.

Diğer yandan Filistini geçmişte Ortadoğu’da egemen olan Musluman bir devlet olarak karsımıza çıkmaktadır. Coğrafi ve tarihi açıdan stratejik olarak büyük öneme sahip olan Filistin, Ortadoğu siyasetinin önemli bir gücü, Dünya siyasetininin önemli bir aktörü olarak görülmüstür. 1516’dan 1917’ye dek Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetinde olan Filistin, 2 Kasım 1917’de Balfor bildirisinin yayınlanmasından sonra 1920 yılında İngiltere’nin manda yönetimine girmiştir. Filistin Mandası 1920 dan 1948 kadar devam etmiştir. 14 Mayıs 1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulmasının ardından Arap-İsrail Savaşları patlak vermiştir. Birleşmiş Milletler (BM) 29 Kasım 1947 yılında Filistinin paylaştırılmasına karar vermiştir. %56’sı Yahudilere %44’ü ise Filistinlilere bırakılmıştır. Kudüs’e ise Uluslararası statü verilmiştir. Kudüs’ün tamamı 1967’deki altı gün savaşında İsrail’in eline geçmiştir. 1947’deki BM paylaşımından bu yana harita oldukça değişmiş, Filistin, Batı Şeria ve Gazze olmak üzere birbirinden kopuk iki toprak parçası haline gelmiştir. Batı Şeria nüfusunun % 85’ini Müslümanlar oluştururken, geri kalanı ise İsrailli yerleşimcilerdir. Bununla beraber Gazze Şeridi nüfusunun % 99 u Müslümandır.

Geçmişten günümüze kadar uzanan süreçte, iki ülkenin ilişkilerini içine alan bazı konular ve iki ülke arasında yaşanan bazı gelişmeler oldukça dikkat çekicidir. İki ülke arasında yaşanan olayların başında Bangladeş ve Filistin’in tarihi açıdan temellerinin atılması yer almakta ve ikili ilişkilerin Doğu Pakistanlıların (Bangladeşliler) Bangladeş’in bağımsızlığından önce, 1948 Arap-İsrail Savaşı’nda savaşmak için gönüllü olmalarıyla başladığı belirtilmektedir. Hemde Bangladeş, 15 Kasım 1988’de Filistin devleti’in ilanından bu yana Birleşmiş Milletler tarafından tanınan 137 ülkeden biridir.

Yüzyıllardır zulüm gören bugünün Filistinlileri, 1971’de Bangladeş’in bağımsızlığından yana tavır almışlardır. O dönemde Filistin medyası da Bangladeş’in bağımsızlığından yanadır. Yakın zamanda bir Filistin gazetesinin 1971 tarihli bir fotoğrafı bulunmuş ve ilgili vesikada Filistinlilerin Bangladeş özlemleri ve Bangladeş gibi özgürlüğe kavuşmalarına dair isteklerinin yer aldığı görülmüştür.  Bangladeş 50 yıl öncesinde bağımsızlığına kavuşmuş olsa da, Filistin’in bunun için hala savaş verdiğini görmek oldukça üzücüdür. Hatta Bangladeş Cumhurbaşkanı Ziaur Rahman 1980 yılında, Filistinleri destek için bir posta pulu bastırmış, arka planında dikenli tellerle örülmüş Mescid-i Aksa’nın resmedildigi pulda, Filistinli bir özgürlük savaşçısı “Yiğit” olarak kutlanmıs ve buna dair İngilizce ve Arapça olarak metinler yer almıstır.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’dan sürülen ve Arabistan’a sığınan İsrail, bir zamanlar Filistin’in büyük bir bölümünü işgal etmiş ve Filistinlileri topraklardan çıkarmıştır. Başlangıçta  Hitler’in soykırım ve işkencesinin kurbanı olan ulus, sonrasında aynı soykırımı Filistinliler üzerinde uygulamışlardır. Bu baskı altında ezilen Filistinliler bağımsız bir ülkeye olan acil ihtiyacı fark etmiş ve Bangladeş’in bağımsız varlığını desteklemişlerdir. Bangladeş’in bağımsızlığı diğer Araplardan çok önce Filistinliler tarafından tanınmıştır.

Bu gelişmeler yaşanırken Filistinlilerin Bangladeş’e olan destekleri karşılıksız bırakılmamıştır. Bangladeş, kendi bağımsızlığından sonraki 50 yılda İsrail’i tanımamış ve İsrail ile doğrudan temas veya ilişkide bulunmamıştır. Bunun dışında Bangladeş’in umuma mahsus pasaportunda “İsrail hariç” tüm ülkeler için geçerlidir şeklinde açık bir ibareye yer verilmiştir. Bangladeş, İsrail devletini tanımayan BM üyesi 28 ülkeden biri olup, vatandaşlarının İsrail’e seyahat etmesini resmi olarak yasaklayan ve İsrail pasaportlarını kabul etmeyen birkaç ülke arasında yer almaktadır.

Son günlerde (23 Mayıs 2021) Bangladeş Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, elektronik Bangladeş pasaportunun uluslararası standartlara uygunluğunun sürdürülmesi için “İsrail hariç” ifadesinin kaldırıldığı açıklanmış, ancak bu değişikliğin Bangladeş’in Orta Doğu’ya yönelik dış politikasında herhangi bir değişiklik olduğu anlamına gelmemesi gerektiği vurgulanmıştır. Bangladeş pasaportu sahiplerinin İsrail’e seyahat yasağının sürdüğüne ilişkin dikkat çekilen açıklamada, Bangladeş hükümetinin İsrail konusundaki tutumundan dönmediği kaydedilmiştir. Bangladeş’in, Filistin-İsrail çatışmasının, 1967’den önceki sınırların ve Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak tanındığı Birleşmiş Milletler kararının göz önüne alınarak “iki devletli çözüm”le ele alınmasına dair tutum yinelenmiştir.

İsrail, 4 Şubat 1972’de bağımsız Bangladeş’i tanıyan ilk ülkelerden biri olmasına rağmen, Bangladeş Hükümeti İsrail’in bu tanımasına dair resmi olarak red beyanında bukunmustur. Bangladeş Hükümeti adına zamanın Bangladeş Dışişleri Bakanı Khondaker Mostaq Ahmad, bu tanımanın kabul edilemez olduğunu belirten bir mektup yayınlamıstır.

1973 Arap-İsrail Savaşı sırasında Bangladeş, Filistinliler için bir tıbbi ekip ve yardım malzemeleri göndermek de dahil olmak üzere Filistinlileri İsrail’e karşı desteklemistir. İki ülke arasındaki ilk üst düzey toplantı, 1974 yılında Pakistan’ın Lahore kentinde düzenlenen ikinci İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesi sırasında Yaser Arafat ve Bangabandhu Şeyh Mujibur Rahman bir araya gelmesiyle gerçekleştirilmistir. Sonrasında, Bangladeş Cumhurbaşkanı Ziaur Rahman ve Hüseyin Muhammed Ershad, Arafat’ı en iyi arkadaşları olarak desteklemeye devam etmişlerdir. 1991 yılından bu yana, Bangladeş Başbakan Khaleda Zia ve Şeyh Hasina da kendi hükümetleri dönemi boyunca Filistin bağımsızlık mücadelesine ve Yaser Arafat’a destek olmaya devam etmektedirler.

Filistin lideri Yaser Arafat, Bangladeş Cumhurbaşkanı Ziaur Rahman’ın daveti üzerine ilki 1981’de, ikincisi Bangladeş’in bağımsızlığının 25. yıldönümü vesilesiyle Başbakan Şeyh Hasina’nın özel daveti üzerine 1997’da olmak uzere Bangladeş’i iki kez ziyaret etmiş ve her seferinde Bangladeş medyasından, politikacılardan ve halktan sıcak bir karşılama gördüğü kaydedilmiştir.

Bangladeş ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasındaki ilişkiler, Bangladeş’in Dakka kentinde FKÖ ofisinin kurulmasına izin verilerek güçlendirilmiş ve FKÖ yetkilileri, Bangladeş siyasi ve diplomatik birliklerinin ev sahipliğinde düzenlenen etkinliklere sık sık konuk edilmiştir. Eylül 1988 ABD Kongre Kütüphanesi raporuna göre, 1987’de 8.000 Bangladeşli gencin Filistin’i ziyaret ederek FKÖ için savaşmaya gönüllü olduklarını bildirmiştir. 1980’lerden bu yana, Uluslararası Askeri Eğitim ve Öğretim (IMET) kapsamında, FKÖ ve Bangladeş arasında askeri bağlar gelişmis ve FKÖ askerleri Chittagong’daki Bangladeş Askeri Akademisi’nde bir yıl suren savaş eğitimi veren kurslara katılım sağlamıstır.

Şu anda Filistin ve Bangladeş arasında samimi ve dostane ilişkiler bulunmaktadır. Bangladeş, bağımsız bir Filistin devletinin sadık bir destekçisi, İsrail işgalinin bir rakibi olmuştur ve Filistin işgaline kesinlikle karşıdır. Bangladeş hükümeti İsrail ile tüm ticareti (doğrudan ve dolaylı) tamamen yasakladığını ilan etmis ve İsrail ile diplomatik ilişkisi bulunmamaktadır.

Bangladeş hükümeti, Filistinli öğrencilere Bangladeş’te bulunan Tıp Fakültelerinde eğitim görmeleri için burs fırsatları sağlamaktadır. Aralık 2016’da Bangladeş, Filistin ile ticaret ve enerji işbirliği konusunda bir mutabakat zaptı imzalamıstır. 1 Şubat 2017’da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Dakka’yı ziyaret etmistır. Filistin, Bangladeş’teki Dakka Büyükelçisi Yousuf S Ramazan tarafından temsil edilmektedir.

Dakka’da düzenlenen Uluslararası Kur’an Kıraati Konferansına katılmak vesilesiyle Müslümanların ilk kıblesi ve İslam’ın en kutsal üçüncü camisi Mescid-i Aksa’nın İmam ve Hatibi Şeyh Dr. Ikrama Said Abdullah Sabri 25 Ocak 2018’de ve Mescid-i Aksa Müftüsü Şeyh Muhammed Ahmed Hossain 21 Aralık 2018’de Bangladeş’i ziyaret etmiştir. Ayrıca Ahmed Hossain, bu ziyaretinde Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina ile de bir araya gelmiştir.

Son günlerde Filistinde yaşanan olaylar tüm dünyadakı müslümanlar tarafından tepkı ile karsılanırken, Banglades hukumetı de bu olaylara kayıtsız kalmadı. İsrail polisinin ramazan ayında Mescid-i Aksa’ya girerek, burada namaz kılan Filistinli cemaate ses bombalarıyla saldırması, Harem-i Şerif’e girerek plastik mermi kullanması sonucu 205 kişi yaralandı. İsrail’in Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Filistinlileri evlerinden zorla çıkarmak kararıyla başlayan gerginlik, 7 Mayıs’ta Mescid-i Aksa’ya yönelik gerçekleştirilen baskın ile tırmandı. İsrail’in ablukaya aldığı ve 11 gün (10 – 20 Mayıs 2021) boyunca sürdürdüğü Gazze Şeridi’ndeki saldırılarda 65’i çocuk, 39’u kadın 232 kişi hayatını kaybederken, en az 75 bin kişi (Birleşmiş Milletler’e göre) evinden oldu ve 1800 konut tamamen yıkıldı. Hamas, İsrail’in Filistin topraklarına yönelik saldırılarını durdurmaması üzerine, roketlerle karşılık verdi. İsrail ve Hamas, Gazze’ye yönelik 11 gün süren yoğun saldırıların ardından Mısır’ın ara buluculuğunda ön koşulsuz ateşkes anlaşmasına varıldı.

İsrail’in tepki çeken saldırısına ilk yanit Türkiye’den olmuş ve sert açıklamalar peş peşe gelmiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “İsrail’in ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya yönelik maalesef her Ramazan ayında gerçekleştirdiği menfur saldırıları şiddetle kınıyoruz. Türkiye olarak her hal ve koşulda Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullanmış ve görüştüğü ülke liderlerini İsrail’in Mescid-i Aksa, Kudüs, Gazze ve Filistinli Müslümanlara yönelik saldırılarına ve baskılarına karşı birlikte etkili bir  şekilde harekete geçmeye çağırmıştır. İsrail’in saldırılarını “terör” olarak nitelendiren Erdoğan, ABD Başkanı için de “ne yazık ki siz kanlı ellerinizle bir tarih yazıyorsunuz. Bunu söylemeye bizleri mecbur ettiniz” şeklinde tepkisini dile getirmiştir.

Filistine yapılan saldırılar karşısında Bangladeş hükümeti  kayıtsız  kalmamış ve Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina’nın Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’a gönderdiği mektupta, Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde Filistinli ailelerin tahliye edilmesinin insan hakları ve uluslararası hukukun ciddi şekilde ihlali olduğu bildirilmiştir. Bu tür terör ve şiddet eylemlerini kınayan Hasina, uluslararası toplumu, dünyanın her yerinde terör olaylarını sona erdirmek için sürdürülebilir önlemler almaya çağırmıştır. Hasina, İsrail güçlerin işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa bölgesinde Müslümanlara yönelik saldırılarına ilişkin derin endişe ve üzüntü duyduğunu da ifadelerine eklemiştir.

Bir diğer açıklama Bangladeş Dışişleri Bakanı AK Abdul Momen tarafından gerçekleştirilmiş ve Momen, İsrail makamlarının Kudüs, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki Filistinli sivillere yönelik yürüttüğü “ırkçı uygulamaları” kınayarak, bunların savaş suçuna ve insanlığa karşı işlenen suçlara kadar vardığını vurgulamıştır. Momen, Filistin’in Bangladeş Büyükelçisi Yusuf Ramazan’ın katılımıyla düzenlediği basın toplantısında, “4 Haziran 1967 sınırları içinde bağımsız Filistin devletini kurmak başta olmak üzere Filistin halkı tüm haklarına kavuşmadıkça İsrail’i tanımayacağız.” ifadelerini kullanmıştır. Filistin Enformasyon Merkezi’nin haberine göre, Bangladeş-Filistin arasında tarihi ve derin ilişkiler bulunduğunu aktaran Bakan, ‘bu ilişkileri bozmak isteyenlere fırsat vermeyeceklerini’ söylemiştir.

Bangladeş halkı da Filistin üzerindeki İsrail zulmünün karşısında kayıtsız kalmamıştır. İsrail’e karşı dünyada birçok ülkede protestolar gerçekleştirilirken, Bangladeş halkının da İsrail’e karşı cevani gecikmemiş ve başkent Dakka’da toplanan binlerce Müslüman, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto ederek Filistin halkına destek mesajları iletmiştir.

Cemaat-i İslami Partisi de başkent Dakka’da İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarına karşı gösteri düzenleyerek İsrail karşıtı sloganlar atmıştır. Parti yetkilileri, uluslararası topluma ve Müslüman liderlere, İsrail’in saldırganlığını durdurmak için ortak çaba göstermeleri çağrısında bulunmuştur. Cemaat-i İslami’nin lideri Şafikur Rahman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “İsrailli Siyonist güçler, aralarında kadın ve çocukların da olduğu her yaştan Filistinliyi acımasızca öldürüyor.” ifadelerini kullanarak, baskı altındaki Filistinlilere yardım eli uzatma ve Mescid-i Aksa’nın kutsallığını korumak için Filistinlilerin yanında olduklarını gösterme çağrısında bulunmuştur.

Aynı dönemde başkent Dakka’da cuma namazının ardından binlerce kişi Baitul Mukarram Cami önünde toplanarak Filistin halkına dayanışma mesajı vermiş ve göstericiler, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına tepki göstererek Filistin bayrakları açmıştır. “Terörist İsrail devletini boykot edin” yazılı pankartlar taşıyan Müslümanlar, “Kahrolsun İsrail” sloganları atmıştır. Gösterilerde konuşan din adamı Mevlana Yusuf Ahmed, “Her zaman dünyaya insan hakları ve demokrasiyi öğretmeye çalışsalar da Orta Doğu’da insan haklarını korumadaki başarısızlıkları, ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) için büyük bir utanç meselesidir.” şeklinde ifade veren Ahmed, İslam dünyasına da Filistin konusunda birlik olma çağrısında bulunarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın buna ilişkin girişimlerini örnek göstermiştir. Ahmed, “Erdoğan’dan ricamız, İslam dünyasını ümmetin ve insanlığın çıkarları için İsrail’e karşı birleştirmeye çalışmasıdır.” ifadelerini kullanmıştır. Bangladeş’in İsrail saldırılarına karşı açık duruşunu da öven Ahmed, Başbakan Şeyh Hasina’yı Filistinlilerin ve dünyanın farklı yerlerinde ezilen diğer Müslümanların haklarını korumak için Müslüman ülkeler arasında daha büyük bir ittifak oluşturmak için daha aktif çalışması gerektiğini kaydetmiştir.

Bangladeş, İsrail’in saldırıları sonrası Filistin halkının yaralarını sarmak için ilaç ve tıbbi malzeme yardımında bulunmuş ve yapılan yardımların büyük bir kısmı Ürdün üzerinden Filistin topraklarına ulaştırılmıştır.

Filistin ve Bangladeş arasındaki ikili ilişkiler yakın ve samimi olarak kabul edilmektedir. Bangladeş egemen bir Filistin devletini desteklemekte ve İsrail’in “Filistin’i yaşadışı işgaline” son vermesini talep etmektedir. Gelecekte iki ülkenin ilişkilerini daha da geliştirmesi ve daha sıkı bağlar kurması umut edilmekte, özellikle, iki ülkenin bölgesel ve uluslararası sorunlarında, hatta Müslüman ülkelerin yaşadıkları problemlerde ortak bir şekilde hareket edebilmeleri arzu edilmektedir.

Not: Bu makalede yer alan görüş ve düşünceler yazarın kendisine ait olup GASAM için hiç bir bağlayıcılık ve sorumluluk içermez.

İlgili İçerikler

Son Yazılar